Lütfen Beni Dinleyin
Tak, tak, tak...
Aysel Hanım mutfakta kek yaparken Ece telaşla içeri girdi.
Elindeki kâğıdı sallayarak,
– Anne biliyor musun? Öğretmenimiz bugün bizden ne yapmamızı istedi?
– Bu kadar heyecanlı olduğuna göre çok önemli bir şey olmalı.
– Evet. Öğretmenimiz hepimizden yazar olup bir hikâye oluşturmamızı istedi. Anneciğim, bana hikâyemi oluşturmamda yardımcı olur musun?
– Tabii ki. Önce düşünelim... Hikâye oluşturmak için nelere ihtiyacımız var?
– Hımm! Belki boya kalemlerim işe yarayabilir.
– Dergi ve gazetelere ne dersin?
– Onlarla ne yapabiliriz ki?
– Beğendiğimiz resimleri kesip hikâyenin sayfalarına yapıştırabiliriz.
– O zaman yapıştırıcı ve makasımı da getireyim.
Ece ve annesi tüm malzemeleri masaya dizdiler. Heyecanla çalışmaya başladılar. Ece önce “Nasıl bir hikâye oluştursam acaba?” diye düşündü.
Uzayda kaybolan bir astronotun hikâyesini oluşturmaya karar verdi. Dergi sayfalarından resimler seçti, onları kesti. Kendi hikâyesinin sayfalarına yapıştırdı.
– Ne kadar güzel yapmışsın?
Annesi boya kalemleri ile yaptığı astronotu çok beğenmişti.
– Ececiğim, sanırım yapacak başka bir şey kalmadı.
– Hayır, daha hikâye kitabımın kapağını süsleyeceğim.
– Nasıl süsleyeceksin?
– Pullar yapıştırıp simler dökeceğim.
Ece tüm bunları tamamladıktan sonra hikâye kitabını annesine göstererek,
– Kitabımı tamamladım, çok güzel oldu değil mi anneciğim. Arkadaşlarıma da göstermek istiyorum. Keşke hemen sabah
olsa, dedi.
Sabah olmuş, Ece erkenden uyanmıştı. Çabucak hazırlandı.
Okula geldiğinde heyecandan kıpır kıpırdı. Hikâye saatinin gelmesi için sabırsızlanıyordu.
“Çın, çın, çın!”
Bu ses onu daha da heyecanlandırdı. Çünkü bu, toplanma zamanı demekti. Artık oyuncaklarını toplayacaklar ve hikâye saatine geçeceklerdi.
Tüm çocuklar kitaplarını alıp minderlere oturdular. Hikâyelerini okumak için sıralarının gelmesini bekliyorlardı.
Şule, Mert ve Can hikâyelerini anlatmışlardı. Ece, tüm arkadaşlarını sessizce saygıyla dinlemişti. Hikâye anlatma sırası ondaydı artık. Ece’nin kalbi pır pır atmaya başladı.
Ece hikâyesini anlatırken kulağına arkadaşlarının konuşma sesleri gelmeye başladı:
– Kitabımı ver diyorum sana.
– Ama bakmak istiyorum.
– Bunun için izin almalısın.
Ece arkadaşlarına baktığında Can’ın, Şule’nin elindeki kitabı çektiğini gördü. İkisi de Ece’yi dinlemiyor, aralarında tartışıyorlardı.
Ece hikâyesini daha yüksek sesle anlatmaya devam etti. Ama hâlâ arkadaşlarının konuşmalarını duyuyordu. Bir süre sonra hikâyesini anlatmaktan vazgeçti.
Öğretmeni:
– Ececiğim, neden anlatmaya devam etmiyorsun, diye sordu.
Ece:
– Kimse beni dinlemiyor? Ben anlatırken arkadaşlarım konuşuyorlar, dedi sesi titreyerek ve yerine oturdu.
Sınıfta aniden bir sessizlik oldu. Arkadaşları çok utanmıştı, ona saygı göstermediklerini fark ettiler. Aralarında konuşurken Ece’yi dinlememişlerdi.
Bu sırada öğretmenin sesi duyuldu:
– Size bir teklifim var. Şimdi hep birlikte zamanı geri alacağız. Ece bizlere hikâyesini okuyacak ve hep birlikte onu dinleyeceğiz. Hazır mısınız? Hokus pokus!
Çocuklar da ona eşlik ettiler:
– Hokus pokus!
Artık herkes yerinde oturuyor, Ece’nin anlattığı hikâyeyi dinliyordu. Ece hikâyesini tamamladı ve arkadaşlarına kendisini dinledikleri için teşekkür etti.

Meral Canoğlu Cantürk, Hümeyra Bektaş, Eser Ünalan Şenler

Alıntı..