çocukta aile iletişimi


             

Ä°letiÅŸim


 05xx xxx xx xx


vbnetron


[email protected]

×

çocukta aile iletişimi

  • #1
    lucifer - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    02.Temmuz.2009
    Mesajlar
    1,377
    @lucifer



    çocukta aile iletişimi





    Bir ağacın, neslini ve türünü devam ettirmesinde, çekirdek ve tohum ne ise, insan için de çocuk aynı şeydir. Çocuklarını ihmal eden milletler inkıraza, onları yabancı ellere ve yabancı kültürlere terk edenler de özlerini kaybetmeye mahkûmdurlar. Bu bakımdan geleceklerini garanti altına almak isteyen her toplum, yarın kendisinin mirasçısı olacak olan nesli yetiştirme hususunda son derece titiz davranmalı ve bu konuda bütün imkânlarını seferber etmelidir.

    Kitle iletişim vasıtalarıyla dünyanın âdeta bir köy hâlini aldığı günümüzde, çocuklarımızın ve neslimizin, hem bunların zararlı yönlerinden sakındırılması hem de faydalı taraflarından azamî ölçüde istifade etmelerinin sağlanması çok önemlidir. En az 50 Tv kanalı, video filmler, sinemalar, bilgisayar oyunları, internet, binlerce gazete ve dergi bizi ve neslimizi bombardımana tutarken, gözümüzü ve kulaklarımızı bunlara karşı kapalı tutmak bir çözüm değildir. Çözüm değildir, çünkü, bütün bu vasıtaların hayra ve insanlık hizmetine kullanılması da mümkündür ve neslimiz bundan önemli ölçüde yararlanmanın yollarını aramalıdır. Fakat zararlarını bilmek ve bunlardan neslimizi uzak tutmaya çalışmak, sadece milletimiz açısından değil, insanlık açısından da büyük önem arz etmektedir. Çünkü, modern kitle iletişim araçları sayesinde artık dünyanın bir yerinde olan bir çılgınlık veya kötülük, anında her yana yayılmakta, âdeta ışık süratiyle her ülkeyi kısa zamanda etkisi altına almaktadır. Özellikle iyi terbiye görmemiş, ruhî melekeleri gelişmemiş, önüne millî varlık ve ruhunu koruma gibi hedefler konmamış nesillerde bu menfi etkilenme daha süratli olmaktadır.

    Günümüzde kitle iletişim araçlarının gençliği tehdit eden pek çok problemi (sigara, alkol, uyuşturucu, pornografi, şiddet vb.) yaygınlaştırdığından şüphe yoktur. Bunların içinde en önemlisinin, 1999 Nisanında, ABD'nin Colorado eyaletinin Littleton kentinde iki öğrencinin bir liseyi basarak 12 öğrenciyi ve bir öğretmeni öldürmesiyle dikkatleri üstüne çeken "şiddet" olduğu anlaşılmıştır. Benzer bu tür olayların ülkemiz liselerinde de birkaç hafta arayla meydana gelmiş olması, tehlike çanlarının bizler için de çaldığının bir göstergesi olup, sebep ve tedbirlerinin araştırılması ülkemiz için de büyük önem arz etmektedir.

    Daha önce ABD'nin çeşitli okullarında bu tür olaylar nâdiren olmasına rağmen ülkenin büyüklüğü ve gündemin yoğunluğundan dolayı fazla etkilenmeyen Amerikan kamu oyu, bu olaydan sonra âdeta ayağa kalkmış, olayın sebep ve sonuçları hakkında büyük bir arayışa girmiştir. Birçok genci pençesine alan, insana ve kâinattaki canlı-cansız bütün varlıklara karşı bir sevgi tükenişinin simgesi olan şiddetin nasıl engellenebileceği ve neslin bunun etkisinden nasıl kurtarılabileceği konusu, toplumun önemli ortak bir problemi hâline gelmiştir.

    Yapılan araştırmalarda, şiddeti besleyen en önemli faktörler üç grupta toplanmaktadır: Bunlardan birincisi aile ve çevre, ikincisi eğitim sistemi, üçüncüsü ve belki de en etkilisi medya (Amerika'da büyük bir sektör olan video oyunları, video filmleri, Tv ve sinema) yer almaktadır. Yapılan araştırmalarda bilhassa Colorado katliamının suçluları olan Dylan Klebold ve Eric Harris'in arkadaşlarını öldürürlerken, yüzlerce defa oynadıkları bir video oyunundaki hareketleri tekrarladıkları ve bu oyundaki cadı gibi hareket ettikleri belirlenmiş ve video oyunlarının gençleri şiddete sevk eden önemli bir faktör olduğu anlaşılmıştır.

    Gerçekten, bu video oyunları o kadar realistçe ve acımasızca hazırlanmaktadır ki, çocukların kendisini ona kaptırmaması çok zordur. Oyun bittiğinde, kendinizi, bütün düşmanlarını haklayabilen, merhamet nedir bilmeyen, kan akıtmaktan zevk alan, insan üstü/dışı bir varlık olarak bulmanız mümkündür. Tabiatıyla bunun gibi en canice oyunlarla, işlenen cinayetler arasında birebir ilişki olmadığını söylemek zordur. Fakat, pek çok ailenin çocuklarını bu tehlikeli oyunlardan koruyamadıkları ve bu konudaki zayıflık ve acizliklerinden dolayı eğlence endüstrisini suçladıkları bir gerçek olmakla beraber, bir kültürel problemin varlığını da dile getirmekte yarar vardır. O da şudur: şiddet içerikli oyunlarda milyonlarca genci eğlendirmek veya zihinlerini meşgul etmek için sanal ortamda insanları öldürmek mübah hâle getirilmektedir. Zira, gençlerin, özellikle de çocukların müptelâ oldukları bu oyunlarda, öldürmek, yaralamak, sakat bırakmak, temel eğlence unsurlarıdır.

    Bu katliamdan sonra ABD'de yapılan bir araştırmada, değişik eyaletlerden seçilmiş 4. ve 8. sınıflar arasındaki 900 öğrenci incelenmiş, yarısının en beğendikleri elektronik oyunların şiddet içerenler olduğu ortaya çıkmıştır.

    Şiddete özendirme sadece bu video oyunlarıyla sınırlı değildir. Amerikan toplumunun, diğer ülkelerden daha fazla medya şiddeti ile tanıştığı bir gerçektir. Amerikan Psikoloji Birliği'nin yaptığı bir araştırmaya göre; bir çocuk ilkokuldan mezun olana kadar 100.000'den fazla şiddet ihtiva eden Tv görüntüleri arasında en az 8.000 cinayet görüntüsüne şahit olmaktadır. Dolayısıyla, öldürmeyi normal gösteren medya ve yayıncılık anlayışının doğrudan olmasa da büyük oranda sosyal bir etkisi olduğunda şüphe yoktur.

    Video oyunlarındaki tehlike ve tehdit diğerlerinden daha önemlidir. Çünkü video oyununda oynayan kişi, oynadığı sürece oyunun kahramanının kimliğine bürünmektedir. Belki bu oyunların, gerçekle fantezi arasındaki farkı bilen çocuklar için zararsız bir aktivite olduğu iddia edilebilir. Fakat bu oyunların daha ziyade şahsiyeti henüz oturmamış, gerçekle fanteziyi ayırmaktan aciz çocuklar tarafından oynandığı bilinmektedir. Hattâ, bunların çoğu, kötü muameleye maruz kalmış veya reddedilmiş, yalnız başına bırakılmış (baba ve anne işte, çocuk evde yalnız) çocuklardır. Zira bu oyunları oynamanın ilk amacı, zihni sürekli meşgul etmek, yalnızlık duygusundan kurtulmaktır. Bilhassa ergenlik çağındaki çocuklarda görülen, topluma küskünlük ve olaylar karşısındaki güçsüzlük, kendilerini bu ölüm oyunlarına vererek bir nevi tatmin olmalarını sağlamakta, dolayısıyla, bu oyunlar, bazı çocukları suç işlemeye eğilimli hâle getirmektedir.

    Arkansas State Üniversitesi'nden (aynı zamanda emekli bir subay olan) psikolog David Grossman: "Nişan al ve ateş et" tipindeki video oyunlarının, askerlerdeki öldürmeye karşı olan nefreti kırmak için kullanılan askerî stratejinin etkisine sahip olduğunu söylemektedir; ifadesine göre "II. Dünya savaşı sırasında bütün Amerikan askerlerinin sadece % 15-20'sinin silâhlarını ateşledikleri belirlenmiştir. Bu olumsuzluğu ortadan kaldırmak için, atış talimlerinde hedef bir insan olarak canlandırılmaktadır. Bu tarz canlandırma, ordunun askerlerde öldürmeyi bir refleks hâline getirmek için geliştirdiği bir stratejidir." Halbuki video oyunları, ordunun geliştirdiği bu keşiflerin çok daha güçlü versiyonlarını gerçekleştirmiştir. Yine ABD'de Kentucky eyaletinin Paducah kentinde gerçekleşen olayda, kaatil öğrenci Michael Carneal'in davranışlarında öldürmeyle ilgili video oyunlarının etkisi görülmüştür. M. Carneal, soğukkanlı bir biçimde arkadaşlarına dokuz el ateş etmiş, sekizini vurmuş; hattâ onların da beşini başından ya da boğazından isabet ettirerek öldürmüştür. Birçok video oyununda, kafadan vurmalara ekstra puan verildiği bilinmektedir.

    Video oyunlarında realistik temalar, fantezi ile gerçek arasındaki sınırın bulanmasına yardımcı olmaktadır. Meselâ silâhlar, feryatlar, ses efektleri, yaralar, hattâ ağır bir silâhın geri tepmesi bile sanki gerçekmiş gibi modellendirilmektedir. Ayrıca bazı yeni oyunlar, çocukların acıma hissini ve insanî duygularını yok etmeye yönelik olarak hazırlanmaktadır. Meselâ eski video oyunlarında, genellikle kurbanlar suçlular ve gangsterler arasından seçilirken, şimdilerde, yanlış hiçbir şey yapmamış sıradan insanlar (yayalar, çocuklar, sütçüler, gazete dağıtıcıları vb.) arasından seçilmektedir. Bu oyunlarda ateş eden kişi, bir kahramana değil âdeta bir şiddet hastasına dönüştürülmektedir. Hattâ büyük bir elektronik firmasının hazırlattığı böyle bir video oyununun reklamında şu çarpıcı ifadeler yer almakta: "Tetiği çek, vuruşlarının sayısını artır, bombalamayı da unutma, öldürürken soğukkanlı ol." Bu ifadeler ve diğer cinayet çağrıları, bir şaka veya fantezi olarak değerlendirilebilir. Fakat bu işin sonu, çocukları, savunmasız ve sıradan insanları öldürmekten hoşlanmaya götürebilmektedir. Video oyunlarında gelinen en son nokta, kurbanların, artık sıradan insanlardan değil, özel timler, polisler ve kanun adamlarından seçilmeye başlanmasıdır. Bu durum, kanunu uygulayanlara karşı duyulan rahatsızlık ve küskünlüklerin istismar edilerek, gerçek hayatta da buna yol açabilecektir. Nitekim bu tür video oyunlarının iyi para etmesinden cesaret alınarak büyük masraflarla gerçekleştirilen "Matrix" filminde bu durum çok net görülmektedir. Filmin, Goth Still* kıyafetli kahramanı, uzun siyah trençkotu ve sayısız ağır ve modern silâhlarıyla kanunu uygulayan pek çok masum kişiyi öldürmeye mecbur edilmektedir.

    Aslında çocuklarda ve gençlerde şiddeti besleyen ve bu oranda yaygınlaşmasını sağlayan faktör, içinde bulundukları aile ve çevrenin kültürel ortamıdır. Bu durum Colorado örneğindeki kaatil öğrencilerde bariz olarak göze çarpmaktadır. Bu öğrenciler okullarında kendi hâlinde başı boş ve dışlanmış çocuklardır. Öğle yemeklerini genelde merdiven altlarında yerler ve okuldaki sosyal elitin acımasız şakalarına katlanırlar -tâ ki bir şeyler onları çizginin ötesine itinceye kadar. Bundan sonra topluma düşmanlık, kendini ispatlama iç güdüsü ve şiddet gelir. Aslında Amerika'daki yetişme çağındaki çocuklar (sadece Amerika'daki değil bütün dünyadaki) aynı bozuk aile yapısı ve kültürel ortamla karşı karşıyadır.**

    Çocuklarımızın acımasız kaatiller veya onların kurbanları hâline gelmelerini engelleyen bir ortam şu an söz konusu değildir. Fakat bu bütün bütün çaresiz olduğumuz anlamına gelmemelidir. Çocuklarımızın bülûğ çağına kadarki gelişmelerinde onların şiddet yanlısı kişiler hâline gelmesini engelleyen ve müspete kanalize eden kriterler elbette mevcuttur. Yeter ki her aile ve toplum bu konuda gerekli titizliği göstersin ve bu kriterleri ciddiyetle uygulasın.

    Çocukların uzun süren bülûğ çağından diğer sıkıntılı dönemlere kadar kat ettikleri mesafede, özellikle ebeveyn için bir takım uyarıcı işaretler vardır: okulda notların düşmesi, depresyon, okul aktivitelerinden uzaklaşma, iştah kaybı, uykusuzluk, yalnızlığın çoğalması, ailesinin tanımadığı bir takım arkadaşlar edinme ve arkadaş gruplarına katılma (ki bunların çetelere dönüşmesi çok kolay olur)... Böyle durumlarda genelde aile, kendi içinde veya çok yakın çevresinde bu problemleri büyümeden çözebilmelidir. Genelde en iyi yöntem, çocuğu, güvenilen ve ruh zenginliğine inanılan bir arkadaş çevresinin içine (mümkünse fark ettirmeden) sokmaktır. Eğer çocuklar ateşli, delici ve yırtıcı âletlere, cinayet ve yaralamaları konu alan hikâyelere, romanlara, çizgi romanlara, filmlere, video oyunlarına ilgi gösteriyorlarsa, vaziyet biraz daha vahimleşmiş ve uzman yardımı gerekli hâle gelmiş demektir. Baltimor Sağlık Enstitüsü'nden çocuk psikiyatristi Susan Villane, çocukların bu hâle gelmelerinde ve gittikçe kontrol dışına çıkmalarında şu sebepleri sayıyor: Tv, internet, yazılı basın, sinema ve video oyunlarında şiddet gösterilerinin gittikçe artması, tek velinin olması (boşanmış anne veya baba) veya ebeveynin çalışmasından dolayı çocuğun ihmali ve yeterince terbiye edilememesi ve büyük okullarda çocuğun kontrol dışı kalması.

    Bu konuda Amerikan Psikiyatristler Birliği tıbbî bölüm müdürü Deborah Zarin, ailelere, almaları gereken bazı tedbirleri tavsiye ediyor: "Artık her yerde rahatlıkla ulaşılabilen bir araç konumundaki internetten çocuklarınızı belli bir döneme kadar uzak tutmalısınız, ki onlar bomba yapmayı, silâh kullanmayı, öldürmeyi, pornoyu, nazi sevgisini anlatan Web sitelerinde sörf yapmaktan kendilerini alıkoysunlar. Aynı hususlar video oyunları ve Tv için de geçerli. Çocuklarınızın özel hayatı da olmalı, fakat zamanlarının büyük kısmını boşa harcamalarına müsaade etmemelisiniz. Ayrıca çocuklarınızı çok iyi gözlemleyin. Onları ciddiye alın ve onların dertli veya problemli oldukları zamanı fark edin. Yahut onlarda bir farklılık olduğunda bunu hissetmeye çalışın."

    Gerçekten bugün, hakkında en az bilgi sahibi olduğumuz varlıklar, (güya en kıymetli varlıklarımız olduğunu iddia ettiğimiz) çocuklarımızdır. Acaba onların zamanlarını nerede, nasıl ve kimlerle geçirdiklerini biliyor muyuz? Onlar hangi sinemalarda, hangi video klüplerinde, hangi filmleri seyrediyor (Colorado kaatillerinin katliamdan önce defalarca "natural born killers-kaatil doğanlar" filmini seyrettikleri belirlenmiş), hangi müzikleri dinliyor haberimiz var mı? Bunları muhakkak bilmeliyiz. Ayrıca, arkadaşlarını ve arkadaşlarının ailelerini sorumluluğumuzun bir gereği olarak tanımalıyız.

    Cornell Üniversitesi Aile Hayatı Geliştirme Merkezi müdürü James Garbaniro "bugünkü modern hayatta, ailelerin çocuklarnı pek çok bakımdan ihmal ettiğini, çok erken yaşta başıboş bıraktığını ve dolayısıyla çocuklarının fiziken ve ruhen nerede olduklarını bilmediğini" ifade etmektedir.

    Sonuç olarak, yetişmekte olan çocuklarımız bizim en kıymetli varlıklarımızdır. Pek çok ebeveynin kendi boğazından ve giyim kuşamından kısarak çocuklarına sarf ettikleri ve hattâ gerektiğinde onlar için canlarını vermeye hazır oldukları toplumsal bir gerçektir. Fakat aynı hassasiyetin, kıvamlarını bulacakları delikanlılık veya genç kızlık çağlarında onların müspete yönlendirilmesinde gösterilmediği de bir gerçektir. Hem anneler hem babalar, çocuklarının duygu ve düşüncesini hem kendine hem de topluma yararlı olacak şekilde geliştirirlerse, millete sağlam bir rükün kazandırmış olurlar. Onu insanî duyguları itibarıyla ihmal etmişlerse cemiyetin içine herhangi bir haşere salmış olduklarında şüphe yoktur.
    yAlnıZlIk pAyLaŞıLmAz pAyLaŞıLıRsA YAlNıZlıK OlMaZ.. Özdemir ASAF

  • #2
    elifsudemm yıldız - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20.Mart.2014
    Nereden
    elazığ
    Mesajlar
    1
    @elifsudemm yıldız







    lütfen bna çevrenin çocuk uzerınde etkısı ıle ılgılı bır komık yada normal vıdeo atar msnz yarın sunumum war

  • YORUM BIRAKMAK İÇİN ÜYE OLMALISINIZ !

    ÜYE OLMAK İÇİN TIKLA

    Benzer Konular

    1. Etkili aile iletişimi sunusu..
      Konu Sahibi Rabia PEKKAN (rpekkan) Forum AİLE KATILIM ÇALIŞMALARI
      Cevap: 21
      Son Mesaj : 03.Kasım.2012, 15:17
    2. Aile İçi İletişim Aile'yi Koruyor
      Konu Sahibi Emine TURAN TUNÇ Forum Bilinçli Anne-Baba Olma Rehberi
      Cevap: 0
      Son Mesaj : 22.Şubat.2011, 17:07
    3. Cevap: 0
      Son Mesaj : 23.Ocak.2011, 22:59
    4. Anne ,baba çocuk iletişimi ile ilgili slayt arıyorum
      Konu Sahibi Su İrem Forum ETKİNLİK İSTEKLERİNİZ
      Cevap: 3
      Son Mesaj : 29.Ağustos.2010, 15:46
    5. Egzama(Çocukta)
      Konu Sahibi Ayşe Turan BAL Forum ÇOCUK HASTALIKLARI
      Cevap: 0
      Son Mesaj : 20.Ocak.2010, 00:47

    Yetkileriniz

    • Konu Acma Yetkiniz Yok
    • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
    • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
    • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
    •  

    Giriş

    Facebook ile Baglan Giriş