ÇOCUĞUM NE KADAR ÖZGÜR OLMALI?

Çocuk; evin, okulun, mahallenin, köyün, şehrin, kısacası hayatın çiçeğidir. Çiçeklerin büyümesi için suya ihtiyacı olduğu gibi çocuğun büyümesi, bedeni büyürken ruhunun küçük kalmaması için de bazı gıdalara ihtiyacı vardır.

Çocukların çiçekler gibi sabırla ve sevgiyle büyütülmeye ihtiyaçları vardır. Zordur; ama eser kendini gösterdikçe tarifi imkânsız bir mutluluk vesilesidir. Mutlu ve sağlıklı çocuklar bizim geleceğimizdir. Onlara yapılan her emek geleceğimize sunulmuş en güzel armağandır.

Çocukların gelişimlerini sağlıklı bir biçimde yapabilmeleri için özgürlüğe ihtiyaçları vardır. Bu özgürlük onların dünyayı keşfetmelerine, kendilerini denemelerine, yeteneklerini geliştirmelerine izin verecek bir özgürlük olmalıdır. Yeterli oyun alanı, yeterli oyuncak, yeterli hareket alanı ve tüm bunları yapabilecek kadar zaman; bu özgürlüğün içerisinde yer alan ve çocuğun ihtiyacı olanlardır.

Çocuk özgür olmalıdır. Fakat özgürlüğün de bir sınırı vardır. Özgürlük başıboş, sorumsuz, sınırsız davranışlarda bulunmak değildir. Çocuk kendi sınırlarının ve başkalarına karşı sorumluluklarının olduğunun bilincinde olursa özgürce davranışlarda bulunabilir. Çocuğu özgürlük içinde bağımsız biri olsun niyetiyle yetiştireceğim diye onun her davranışını hoş görür, hatalarına göz yumarsak şımartılmış çocuk sendromuna sebep olabiliriz. Arabanızla giderken çocuk mutlaka arka koltukta oturmalıdır ve emniyet kemerini takmalıdır. Çocuk istemiyor, söylüyorum dinlemiyor, ne yapayım ben de bıraktım ipin ucunu, ne hali varsa görsün demek doğru değildir. Güzel bir sözle, tatlı tatlı ikna edilerek, çocuğunuzu sabırla eğitmekten başka bir çare yok. Kıyamıyoruz, hadi kalbini kırmayayım derken şımarık, sınır tanımaz bir çocuk yetişmesine sebep olabilirsiniz. Çocuğunuza her şey aldığınız, her istediğini yerine getirdiğiniz halde o hâlâ mutsuz ve doyumsuzsa, kendini dünyanın merkezi gibi düşünüp herkesin ve her şeyin kendi etrafında dönmesini istiyorsa, aşırı sinirlenme, taşkınlık gösteriyorsa aman dikkat!.. Şımartılmış çocuk sendromuna doğru gidiş söz konusudur... O halde, her şeyde ölçü, ikna metodu, şiddetten uzak sabır dolu eğitim yoludur. (Işık,2007)

Kurallar, sınırlar çocuklara ne verir:

Kurallara uymayı öğrenen bir çocuk kendisini tehlikelerden korumayı bilir. Örneğin; yanan ocağa yaklaşmama kuralını bilen bir çocuk yanma tehlikesiyle karşılaşmaz.
Sınırları öğrenen ve kabul eden bir çocuk daha özgür olabilir. Örneğin; bahçeden dışarıya çıkmama kuralını, caddeye koşmama kuralını öğrenmiş bir çocuğa anne baba, bahçede yalnız oynamasına izin verebilir. Bu kuralı öğrenemeyen bir çocuk ise her zaman büyükleriyle bahçede oynamak zorunda, sürekli gözetim altında olmak zorundadır.
Kuralların neden ve ne için koyulduğunu bilen çocuklar bu kurallara uymada zorluk çekmezler.
Örneğin “Her yemekten sonra dişlerimizi fırçalamalıyız, çünkü fırçalamazsak dişlerimiz çürür” diye öğrenen bir çocuk dişleri fırçalamayı annesi babası istiyor diye değil, kendi dişlerine bakmak için fırçalar. Bu da iç disiplindir.
Kuralları, sınırları bilen bir çocuk daha huzurludur. Çocuklar sürekli nereye kadar gideceklerini, sınırların nerede olduğunu denerler ve bilmek isterler. Anne baba tarafından sınırlar nedenleriyle açıklanarak anlatılmamışsa çocuk sürekli sınırları zorlama çabası içinde olacaktır. Bu tür çocuklar hırçın olurlar. Örneğin; Yolda giderken annesi bir çocuğa karşıdaki ağaca kadar önden koşabilirsin elimi tutmadan ama o ağacın orada beni bekleyeceksin. Sonra karşıya geçmeden önce elimi utman gerek” diye anlatırsa çocuk ağaca kadar koşup anneyi orada bekleyip sonrasında annesinin elini tutacağını öğrenir. Karşıya geçip trafiğin azaldığı yerde annesinin ona yine izin vereceğini bildiğinden bu söylenilenlere uyar.
Kurallara uymayı öğrenen çocukların kendi ayakları üstünde durmayı öğrenmeleri daha kolaydır. Örneğin; kurulu bir masadaki masa örtüsünü çekmemesi gerektiğini öğrenen bir çocuk masada oturup yemeğini kendi başına yiyebilir. Kendisine ve çevresine zarar vermeyeceğini bilen anne baba çocuğun kendisini ve çevresini keşfetmesine rahatlıkla izin verebilir.
Başkasının özgürlüğünün başladığı yerde kendi özgürlüğünün bittiğini bilen bir çocuk çevresiyle uyumlu ve barışık olur. Olumlu ilişkiler kurar. Parkta salıncağa istediği zaman, istediği kadar binemeyeceğini, parkta başka çocuklar da olduğunu ve onların da salıncakta sallanma hakları olduğunu bilen bir çocuk sırasını beklemeyi bilir. Diğer çocuklarla sürekli kavga halinde olmaz.
Hem kendi hem başkasının sınırlarını öğrenen ve kabullenen bir çocuk sorunlarda ortak çözüm bulmaya hazırdır. Örneğin; “Parka gitmek istiyorum ama annem yorgun, parka annem dinlendikten sonra gideceğiz” diye kabullenebilir. Bu şekilde hem annesi dinlenmiş olacak hem de çocuğun istediği olabilecektir.
Kurallara uyulan ailelerde pozitif bir ortam vardır. Örneğin; yemek zamanı masada herkesle beraber oturup yemek yemesi gerektiğini ve yemeği bitinceye kadar masada oturması gerektiği kuralına uyulan evlerde yemek zamanında stresli saatler yaşanmaz. Beraberce oturup yemek yenilen, gün içinde yaşanılanlar üzerine sohbet edilen aile bireyleri olumlu ilişkiler kurarlar. Bir çocuk bebeklikten itibaren yemek saatinde masadan kalkıp dolaşılmayacağını, oyun oynanmayacağını, gürültü yapılmayacağını öğrenmelidir.
Kurallara uymayı öğrenen çocukların günleri düzenlidir. Oyun saati, yemek saati, uyku saati gibi zamanlar hep belli rutinler yapılır. Bu da çocuğa güven ve huzur verir. Örneğin; “Şimdi uyku saati, oyun saati değil ama uykudan sonra yine odamda oyuncaklarımla oynayabileceğim 'diye bilen çocuk öğle uykusuna yatarken huzurludur. Ne zaman ne yapılacağı belli olmayan, düzensizliğin, karışıklığın hakim olduğu evlerdeki çocuklar daha hırçındır. Sürekli ağlarlar, her şeye itiraz ederler.

Çocuğa kuralların nedenleri mutlaka anlatılmalıdır. Sınırların onun ve çevresindekilerin iyiliği için olduğunu bilen çocuklar koyulan kuralların büyükler tarafından verilen emirler olmadığını bilirler. Çocuğun “Kesin Hayırları bilmesi ona daha fazla hareket imkânı verir. Prizlere oyuncak sokmanın, prizlerle oynamanın yanlış olduğunu bilen çocuk sürekli kontrol altında tutulmadan odasında rahatlıkla oynayabilir.

Sürekli çocuğa “yapma, olmaz, hayır” demek çocuğa kuralları öğretmek değildir. Özellikle bizim toplumumuzda kuralın “Yasak” la ayni anlama geldiği sanılmaktadır. Kurallar çocuğu tehlikelerden korur. Başkalarının haklarına saygıyı öğretir. Kuralların nedenleri net ve çocuk tarafından anlaşılacak şekildedir. Kurallar büyükler tarafından çocukların gelişimini kısıtlayan yasaklar değildir! (Tuncalı,2006)

ALINTI