Anne-babalar!
Değişime ve gelişime hazır mısınız?
Her ebeveyn kendisini farklı yönleri ile tanıdıktan sonra bazı davranışlarını değiştirmesi gerektiğini, bazılarını ise daha da geliştirmesi gerektiğini düşünebilir. Örneğin; çocuğunun beğenmediği her davranışı karşısında sinirlerine hakim olamayan ve şiddete başvuran bir baba bu davranışını değiştirmek, çocuğunu iyi gözlemlediği için sıkıntılarını fark edebilen bir anne bu davranışını biraz daha geliştirmek isteyebilecektir.
Birçok ebeveyn değişim için nereden başlayacağını bilemez ve bu sebeple çaba da göstermez. Sonuç olarak değişim yaşanmadığı gibi hatalı yaklaşımlar nedeni ile çocuğun psikolojisi ciddi anlamda etkilenir.

Burada sorun herhangi bir sorun olabilir. Sorun kimi zaman çocuklarda görülen davranışlarla ilgili, kimi zaman ise ebeveynin kendisinde halledemediği davranış ve özelliklerle ilgili olabilir. Her iki durumda da ebeveynin toparlanması ve yapıcı çözümler üretebilmesi için değişime kendisinden başlaması gerekebilir.


Değişime nereden başlamak gerek?

Değişime evvela ruhsal ve bedensel durumu değiştirmeyle başlamak gerekir. Sonrasında düşünceler, duygular ve davranışlar değişecektir. Yani istenmeyen davranış değişecek ve yerine olması gereken davranış benimsenecektir. İsterseniz gelin bu aşamaları kısaca bir inceleyelim ve değişimde 4D kuralı diyelim.


[DEĞİŞİMDE 4D KURALI]


Durumlar: Değişim için işe durumunuzu tanımlamakla başlayacaksınız.

Bedensel ve ruhsal durum: Bedensel durumdan kastım, gerek duruş gerekse hareketlerdir. Bezgin ve çökkün bir beden hali, değişim yaşayacağına kendini inandıramaz. Göründüğü gibi hisseder. Yani değişim adına ümitsizdir. Mesela omuzları çökmüş, sureti hüzün giymiş bir anne kendisine güvenemez. Bu sebeple sorun ne olursa olsun evvela kendine güvenen, ümitli ve pozitif bir beden hali gerekmektedir. Bireyin dik durması ve kendisine çekidüzen vermesi önemlidir. Kendine güvenen bireyin duruşu beyne pozitif mesaj ulaştırır ve değişim için gerekli enerjiyi ebeveyn kendisinde hissetmiş olur.

Ruhsal durum derken ise özellikle bireyin geçmiş ve gelecek zaman etkisinden sıyrılıp bulunduğu ana yoğunlaşması gerektiğini kastediyorum. Yani sorunun geçmişteki etkileri ve henüz gelmemiş, gelecekteki sıkıntıları düşünüldüğünde birey sorunun büyüklüğü altında ezilir ve ümitsizliğe kapılır. Mesela “Çocuğum yine bana bağırdı ve hakaret etti, bu kaç yıldır böyle!” diyerek geçmişe yoğunlaşan ve “Hep böyle kalacak galiba!” diyerek geleceğe yoğunlaşan birey, içinde bulunduğu anı düşünemeyecek hale gelir. Bu ümitsiz ruh hali ise bünyesinde değişim için mevcut bulunan enerjinin harcanmasına neden olur. Öyleyse değişime önce bedenimizle ve hemen sonrasında da geçmişe ve geleceğe dağılmasını engelleyeceğimiz bakış açımızla yani ruhsal yapımızla başlamak durumundayız.


Düşünceler: Bedensel ve ruhsal anlamda kendini toparlayıp değişime başlayan birey için değişimin ikinci basamağında düşünceler vardır. Yani “yapamam”, “başaramam” gibi negatif düşünceleri önce zihinden ve sonra da dilden tamamen çıkarmak gerekir. Düşüncenin hep pozitife odaklanması ve terminolojinin bu doğrultuda şekillenmesi gerekmektedir. Pozitif düşünce ile birlikte düşünülen hedefin gerçekten istenilmesi önemlidir. Hedeflenen davranışların düşüncede netleştirilmesi ve tanımlanması da bireyin şartlanmasını sağlayacaktır. Örneğin “Ben çocuğumu, hata yapınca ona bağırmadan uyarmak istiyorum.” diye netleşen bir hedef, değişimi hızlandıracaktır.


Davranışlar: Evet durumların, düşüncelerin ve bunlara bağlı olarak duyguların değiştiği yerde istenilmeyen davranış, yerini hedeflenen davranışa bırakır. Değişim sağlanmış olur.


Bu sıralanan dört madde birbirine bağlı zincir halkaları gibidir. Dolayısıyla adım atılınca sıradaki maddeler arkasından otomatikman sürüklenir. Yeter ki isteyin. Evet sevgili ebeveynler hiç vakit kaybetmeden işe başlayın. Önce neleri değiştireceğinize karar verin, arkasından da değişim formülünü hayatınıza geçirin.


Duygular: Düşüncede pozitif olan birey kendini rahat ve mutlu hisseder. Huzurlu bir yapı ise yani duygudaki rahatlama ise değişime devam arzu ve iştiyakı doğurur. Unutmayın beyin düşünce boyutuyla komut alır ve kalp hisseder. Sonrasında ise birey aşamalarını tamamlar ve değişim büyük bir oranda başlamış olur.

.ALINTIDIR.