Büyüklük ve Küçüklük

İçinde bulunduğumuz oda bizden büyük ama kalemliğimizdeki kalem bizden küçüktür. Oda evimizden, evimiz mahallemizden, mahallemiz şehrimizden ve şehrimizde ülkemizden küçüktür. Buna mukabil kalemimiz silgimizden, silgimiz, çayın yanındaki küp şekerden, şeker leblebi tanesinden büyüktür, dünyamızın ülkemizden büyük olduğu gibi...

Oysaki dünyamız bizim içinde bulunduğumuz güneş sisteminin içinde ufak sayılabilecek bir gezegendir ve güneşin çevresinde atomun şemasında olduğu gibi diğer gezegenlerle beraber belli bir yörüngede dönmeye devam eder.

Atomlar moleküllere göre küçüktür ve protonlar atomlara göre daha küçüktür, bizim güneş sistemimizin içinde bulunduğu güneş sistemleri bütününe göre küçük olduğu gibi…

Kendimizi merkez kabul ettiğimizde bizden büyüğe ve küçüğe doğru sonsuz iki ucun uzayıp gittiğini hissederiz. Kendi kütlesel büyüklüğümüz karşısında hangi büyüklük ve
küçüklüğü baz alacağımızı tam belirleyemediğimiz için kalemin küçüklüğü ile odanın büyüklüğü arasında kendimize bir kütle belirler ve kıyasımızı buna göre yaparız.

Bilim evrenin giderek büyüdüğünü söyler, din kainatın genişletildiğinden bahseder ve fizik kuralı her cismin boşluklu bir yapıya sahip olduğunu kanıtlar.



Bu boşluk öylesine büyüktür ki;
1984 yılında NASA’nın uzaya fırlattığı altın bir disk taşıyan ve üzerinde bir kadınla bir erkek resminin ve dünyadaki elementlerin atom ağırlıklarının yazılı olduğu ufak bir araç saniyede 10 kilometre hızla yol aldığı halde bize en yakın güneş sistemine 84 bin yılda varacaktır. Oysaki evren milyar milyarlarla ifade edilen böyle güneş sistemlerinin oluşturduğu bir yapıdır.

Stephen Hawking evrenin merkezine gitmeyin yanarsınız diyor, çünkü orası enerjinin en yoğun olduğu yerdir. Bunu meyvenin çekirdeğine benzetelim. Kuran evrenin dışına çıkamazsınız der, çünkü orası kabuk kısmıdır ve evrenin enerjisinin yoğun olduğu yerdir tıpkı bir meyvenin kabuğunun içine göre daha sert olması gibi…

Buradan yola çıkarsak ve eğer evreni bir meyveye benzetir ve kendi büyüklüğümüzü de doğru tanımlarsak, şu anda bekli de bir erik meyvesinin içinde olabiliriz ve belki de bu erik bizim içinde bulunduğumuz daha büyük bir evrenin içindeki bir güneş sisteminin içindeki, bir gezegenin içindeki bir ülkenin şehrinin mahallesinde ki bir evin bahçesindeki erik ağacında olabilir ve büyümeye devam ediyor olabilir.

Günümüzde maddenin en küçük yapıtaşını oluşturan maddenin yapıtaşları bulunmaya çalışılıyor. Eğer ulaşılacak bir cisim çıkma ihtimali varsa ki bana göre var orada da bulunacak cisim genel geçer boşluklu yapı kuralına uyacaktır ve eğer şu anda içinde yaşadığımız evren kadar onu da büyütebilme imkanımız olabilirse yeni bir evren veya evrenlere rastlayabilme ihtimalimizin çok yüksek olduğunu düşünüyorum.

Bilim hissi ilerler, deneylerle kanıtlanır. Gözlerimizi kapadığımızda içimizdeki karanlığın bir evrene benzediğini hissedersiniz ve kuran şöyle diyor, biz iç içe evrenler yarattık. Bütün mesele bu evrenler içindeki kendi küçüklüğümüzü ve büyüklüğümüzü belirlememizdeki algı kabiliyetimizdir.

Eğer bir gün mevsiminde ufak kese kağıtlarına doldurulmuş yeşil ve sert eriklerden alırsanız. Tuza bandırdıktan sonra ağzınıza götürdüğünüzde bir evreni ısıracağınızı düşünerek moralinizi bozmayın çünkü toplanmayan erikler de dalından yere düştüğünde kendi kıyametini yaşayacaktır.

Turan Demirci