Genetiğimizde Saklı Semboller

Betimsel/Sembol dil, somut bir şekilde ortaya koyulamayan bilinç dışına ait, farklı şekillerde ortaya çıkabilen imgesel bir dildir. Bilinç dışını yansıtan semboller; cümlelerin altında gizlenmiş alt/gizil anlamları, bir belirişi ve duyguların dışa vuruş şeklini resmederler.

Psikolojik ve felsefi açıdan birçok filozofun önemsediği betimsel/sembolik dil; uygulamalı dilbiliminin disiplinler arası alanlarından kognitif bilime, antropolojiden dil felsefesine varan geniş bir yelpazede araştırma ve tartışma konusu olmuştur.

Betimsel/sembolik olan bu dil hakkında söyleneceklere ek bir şeyler katabilmek/ortaya koyabilmek için yeni duyuş ve algılayışlara paradigmalarımızı açmamız gerekmektedir.

Her insan, yaşantısal bir alana sahiptir ve bu yaşantısal alana algısal tepkiler verir. Bu algısal tepkiler; her insanın kendi öznel dünyasını, tecrübelerini, değerlerini ve bakış açısını ortaya koyar.

Elbette, sembolik dili mevcut durumdaki bireyin öznel dünyasından, tecrübelerinden, değerlerinden ya da bakış açısından ayıramayız. Lakin sembolik dil konusunda söylenebilecek çıkarımları bu önermeyle daraltmak ya da davranışsal yaklaşımlarda bulunmak zorunda da değiliz.



Bilinçdışını etkileyen genetik faktörlerin yeni araştırmalarla şekillenmesi/ortaya konması, sembolik dil konusunda sadece psikolojinin, dilbiliminin, antropolojinin veya felsefenin (Sosyal Bilimlerin) söz sahibi olamayacağını da göstermektedir.
Genetik biliminin dil konusunda sadece insan kökeni hakkında araştırmalarında yararlanmasına ek olarak da sembolik dil üzerine disiplinler arası varlığına alışılmalıdır.

Sonuç olarak, insan sosyal, psikolojik bir varlık olduğu kadar biyolojik bir varlıktır. Ve bilinçdışının psikolojide her ne kadar annelik içgüdüsü hariç içgüdüsel bir kognitif eylemliliği olmadığı düşünülse de genetik faktörler bu çıkarımı ters-düz edebilecek boyuttadır.

Bilimin yeni çocuğu genetik dil bilimine armağan olarak…

Yazar Hakkında
M. Fatih Hanoğlu
Rota Bilim Araştırma & Geliştirme Kurumu
Yöneticisi