Emzirmenin altın kuralları

Sağlıklı bir emzirme sürecinin 5 altın kuralı var. 3'ü fizyolojik, 2'si psikolojik olan bu kuralları Uzm. Dr. Anıl Yeşildal anlattı.

1. Emzirmeye mümkün olduğunca erken başlayın Doğumdan sonra ilk 30 dakika ya da maksimum 1 saat içinde emzirmenin başlaması idealdir. Doğum eylemi bebek için bir strestir. Kortizon, adrenalin gibi stres hormonları bebekte çok yüksektir ve bebek çok canlıdır. Bebeğin bu aktif anında emzirmeye başlamak etkilidir. Bebek eğer sezeryan ile dünyaya getirildiyse bu mümkün görülmeyebilir. Aslında bir aile büyüğü bebeği anne odaya geldiğinde uyuyor bile olsa memeye koyabilir. Çok sağlıklı bir emme süreci olmasa da o ilk emme hareketi ve ten temasının sağlanmasının dünyaya geldiği ilk saatte olması çok önemli. Çünkü bebek bu ilk anlarda istekli ve arzulu iken, bu saati kaçırırsak bebeğin kanındaki kortizon ve adrenalin seviyeleri düşecek ve yorgun düşüp uyuyacaktır. Sonuç olarak çok değerli bir saat kaçırılmış olacaktır.

2. Doğru emme pozisyonu için bebeğin ağzı geniş şekilde açık olmalı, dudaklar dışa kıvrık olmalı, memenin kahverengi dokusunun bebeğin ağzının neredeyse tamamını doldurması gereklidir. Altta kalan kahverengi kısın biraz daha fazla, üstte kalan kahverengi kısım çok daha az olmalıdır. Bebeğin çenesi memeye temas etmelidir. Yanlış emme pozisyonunda bebeğin dudakları ıslık çalar gibi kapalıdır, sadece memenün ucunu yakalar, kahverengi dokunun büyük kısmı dışarıdadır, alt ve üst kısımda ağız dışında kalan kısım eşittir ve bebeğin çenesi memeye temas etmez. Böyle bir yanlış pozisyonda, sütün biriktiği kesecikler kahverengi dokunun altında yer aldığı için bebeğin oraya basınç yapmaması, ağzına yeterince süt gelmemesine sebep olacaktır. Bebek sinirlenir ve memeyi çiğnemeye başlar. Bu da nnenin meme ucunda çatlaklar yaratır. Canı yanan anne emzirmekten kaçmaya başlar ve kısır döngüye girer. Böyle bir durumda lk günlerden itibaren yanlış başlayan emzirme süreci dolayısıyla süt salgısı tam başlayamadan kesilebilir.

3. Bebek emdikçe süt bitmez, aksine artar. Zamanında doğan bebekleri ilk günlerde ağladıkça emzirmek gereklidir. Emem süresi bazen 1 saat sürebilir, bazı bebekler memeyi hiç bırakmak istemeyebilir. Bu, bebeğin sütü arttırmak için doğal fizyolojiyi kullanıyor olduğuna işaret eder. Bu doğal fizyoloji şöyle çalışır: Göğüs ve beyin arasında çift yönlü bir otoyol olduğunu düşünürseniz, bebek memeyi emdiğinde duyargaçlar uyarılır ve sinirsel yolla annenin hipofiz bezine çıkarak beynini uyarır. Bu uyarı ile oksitosin ve prolaktin hormonları salgılanır. Daha sonra otoyolun karşı tarafından kan yoluyla salgılanan hormonlar annenin göğsüne geri döner ve göğüse 2 emir verir: Süt yap ve sütü fışkırt. Prolaktin süt yapımını arttırırken Oksitosin düz kasların kasılmasını sağladığından (göğüste de bu düz kaslar mevcut), sütün dışarıya fışkırtılmasını sağlar. Bu yüzden anneler sütlerinin azaldığı hissine kapılıp, (doktorları aksini önermedikçe) bebeklerini anne sütü dışında besin takviyelerine yönlendirmemeli. Midesi küçücük olduğundan, bebeklere verilecek her sıvı midede gerginlik yaparak doyma hissi yaratır. 3 saatte bir olması gerekn emme süreleri 4-5 saate çıkabilir. Süre azaldıkça da süt üretimi için elzem olan bu mekanizma bozulur ve kısır döngüye girilip 1-2 ay civarında farkına varmadan süt yavaş yavaş azalıp kesilebilir. Erken doğan bebeklerde ve 2500 gramın altında doğan bebeklerde, bebek ağlamasa bile, ilk bir ay 2 saatte bir emzirmekte fayda var. Çünkü bu bebeklerin henüz karaciğer ve kaslarında glükojen depoları oturmamış olduğundan uzun süre açlığa dayanamayabilirler ve hipoglisemi denilen kan şekeri düşüklüğü yaşanabilir.

4. Bebeğinize güvenin. Emzirmek doğal bir süreç. Çok fazla bir eğitim gerektirmiyor. Doğal refleksler emzirmenin başlamasında yeterli oluyor. Bunlardan birincisi arama refleksi. Bebeklerin yanağına, dudağının kenarına dokunuldğunda hemen başlarını o yöne doğru çevirirler. Bunun sebebi arama refleksidir. İkincisi emme refleksi. Bebeğin damağına birşey değdiği zaman (annenin göğsünün kahverengi dokusu) bebek otomatik olarak emmeye başlar. Üçüncü refleks yutma refleksidir. Annelerin en büyük korkusu “Bebeğim boğulur mu?” korkusudur. Boğulmaz, çünkü yutma refleksleri vardır. Bebeklerin yutak bölgesinde belli bir miktar sıvı biriktiğinde refleksiv olarak epiglot kapağı (nefes borusunun kapağı) kapanır ve bebek biriktirdiği sıvıyı yutar. Bazı çok iştahlı bebekler hızlı hızlı emip boğulacak gibi olabilirler. Bu durumda yapılması gereken şey bebeği göğüsten ayırıp biraz sırtına masaj yapıp beklemektir. Bebek birikenleri yuttuktan sonra tekrar emzirmeye başlanabilir. Bir bebeğin emerken sütü ciğerlerine kaçırma olasılığı bu refleks sayesinde engellenir ancak tabii ki çok ender olarak istisnalarla karşılaşılabilir.

5. Beynimiz vücudumuzun eczanesidir. Neye inanırsak onu yaşarız. Beynimiz ona göre kimyasal maddeler salgılar ve vücudumuz da ona göre tepki verir. Bu yüzden anneler sütlerinin bebeklerine yettiğine inanmalılar. Ne kadar çok inanırlarsa sütleri o kadar yeterli olur. Anneler bu konuda önce bebeklerine sonra kendilerine güvenmeliler.


.alıntı.