M.Ö. 6’ncı yüzyıl sonlarına doğru, Hindistan’da bir söylenti dolaşmaya başladı. Ruhu ıstıraptan kurtarmanın yolunu gösteren bir adam ortaya çıkmış…

Aydınlığa kavuşmuş bu adama aydınlanmış anlamına gelen Budha denildi. O, gerçeği bulan bir düşünür olarak gittikçe ün saldı…

budaBudha uzun yıllar süren bir yalnızlığa çekilme döneminden sonra yeni bulduğu gerçeği her yerde ve herkese anlatmaya başladı. Onun yüzünü görenler, sesini duyanlar, davranışlarına ve konuşmalarındaki temizlik ve tatlılığa hayran kalıyorlardı. Dudaklarını süsleyen gülümseme, olgunluğunun ve duygululuğunun kuvvetli bir belirtisi sayılıyordu.

Hep önüne bakıyor, hiçbir işte acelecilik göstermiyor, hiçbir şeye karşı aşırı istek duymuyordu. Bütün bu görünüş ve davranışlarıyla da bilginlerin ve din adamlarının ulaşmak istediği yüceliğe ermiş bulunuyordu.

Budha, din adamlarının yalnızlığa çekilme, işkencelere katlanma gibi inançlarına değer vermiyordu. Ona göre, insanüstü bir bilgi ve görüş sahibi olabilmek için sağlam bir vücuda malik olmak gerekiyordu.

İnsanlık kurallarının sınırlarını zorlamadan da yüceliğe ulaşılabilirdi.

Budha, Bütün hayat üzüntülerle doludur. Doğmak da, ölmek de birer ıstıraptır. En büyük mutluluk, bir daha Dünya’ya gelmemek ve bunun özlemidir diyordu.

Ona göre bu ıstırap ve üzüntülerden kurtulmak, mutluluğa erişebilmek zahitlikle mümkün değildi. Kusursuz olmak gerekirdi. Yalnız kusursuz olanlar, Nirvana’ya girer, evrensel ruhla birleşir, tek ruh ve beden kazanmak hakkını elde ederlerdi.

Budha bu düşünceleriyle Yaratıcı Kudret i belirtmek istiyordu. Ancak bu Kudret, bu Tanrı anlayışı, onda hiçbir zaman bir cisim, bir biçim anlamıyla yer almamıştı. O, tapma ve tapınma lehinde bir tek söz bile söylememişti.

BUDHA VE HAYATI

Sidhatta Guatama, bugünkü Nepal Devleti’nin topraklarında bulunan Benares şehrinin 160 km. kuzeyindeki Kapilavastu’da, Milattan ortalama bir hesapla 567 yıl önce doğmuştur. Çakya Boyunun soylu prenslerinden Sluddhodana’nın oğludur. Guatama’ya sonraları Çaykaların akıllı adamı anlamına gelen Çaykamuni denmiştir. Hayatı, yüzyıllar boyunca ağızlarda dolaşan bir masal haline getirilmiştir. Bu çeşit yakıştırmalar, insanları etkileri altına alan başka bilgin ve kahramanların hayatında da eksik değildir. Bunlar, inançlarını insanlara aşılamak için çok zaman ailelerini terk eden, içinde bulundukları zengin hayatı tepmekten çekinmeyen ülkücü kişilerdir.

Guatama da babasının evinde, gösterişli bir prens hayatı sürerek yetişti. Annesi Prenses Maya, oğlunun doğumundan az sonra ölmüştü.

Masallara göre Guatama daha doğmadan önce ailenin, üstün kişiliğe sahip bir çocuğu olacağına dair işaretler belirmişti. İşte, böyle bir çevre içinde yetişen Guatama, genç yaşta evlendi ve bir de oğlu oldu: Rahula.

Kendisini bir prens olarak yetiştiren babası, hayatın her çeşit acı ve üzüntülerini ondan saklamaya çalışmıştı. Bu zengin ve sıkıntısız hayata rağmen genç prens, hiçbir zaman aradığı huzuru bulamamıştı.

Budha, inançlarını Dört Yüce Gerçek ilkeyle özetledi:

1 ) Istırap evrenseldir.

2) Istırabın sebebi, bencil isteklerdir.

3) Istırap veren istekler alt edilerek uzaklaştırılabilir.

4) İstekleri yok edebilmek için Sekiz Yoldan gidilmelidir.

Yani her şeyin asırlığından kaçınıp «Orta Yolu» u seçmek gerekir. Bu, «Nirvana» ya kavuşturucu yoldur.

Buda mezhebinin timsali, sekiz parmaklı bir tekerlektir. Bu sekiz parmak, Nirvana’ya ulaştıran sekiz ilkeye işaret sayılır. Buda’nın gösterdiği Sekiz Yol şudur.

1) Doğru inanç

2) Doğru yaşayış

3) Doğru karar

4) Doğru çalışma

5) Doğru davranış

6) Doğru muhakeme

7) Doğru söz

8) Doğru düşünce

Bir gün, şehirde gezinirken çok yaşlı bir adama, hasta bir insana bir zahit (Yorgi)’e ve bir de cenaze alayına rastladı. Bu karşılaşma, Guatama’nın ruhunda derin etkiler yaptı. Gençliğin, zenginliğin ve sağlığın geçici şeyler olduğunu anladı. İhtiyarlık, hastalık ve ölümün ise kaçınılmaz sonuçlar olduğu kanısına vardı.

işte o günden sonra Guatama’nın yaşayışında yeni bir yol açılmış oldu.

Sarayını, eşini ve çocuğunu yüzüstü bıraktı. Sırtında sarı elbise, elinde keşkül, cebinde ustura;,iğne, belinde kemer, matra bulunan ve sadaka ile geçinen bir rahip olarak şehir şehir dolaşmaya koyuldu. Ama gene de aradığını bulamamanın üzüntüsünden kurtulamıyordu. Geçirdiği çile yılları süresince hayatın acılarını gidermek için aradığı çareyi bulamadı.

Bir gün, bu düşüncelerle kendinden geçmiş durumda, bir incir ağacının altında oturmuş ve gerçeği öğreninceye kadar buradan kalkmamaya karar vermişti. Bedenin her isteğini yerine getirmek kadar, onu isteklerden bütün bütün yoksun kılmanın da ruhu kararttığını, zekayı körelttiğini anladı.

Guatama, o günden sonra gerçeği bulmuş bir kimsenin mutluluğu ile coştu. Ruhu, özlenen huzura ulaşmış, gerçeğe giden yola adım atmıştı.

O gün, Budha için Aydınlanma günü, Gerçeği bulma günü oldu…

Kavuştuğu aydınlığın ifade ettiği anlam son derece basitti: Bütün ıstırap, arzu yüzündendi ve insan herhangi bir şeyi arzulamaktan vazgeçmekle huzura, mutluluğa kavuşurdu. Bu düşünce yalnız Budha için değil, bütün Dünya için yepyeni idi.

Artık, düşüncelerini yayma zamanı gelmişti. İlk konuşmasını Benares’te yaptı. Bu konuşmada, Dört Yüce Gerçek ve Sekiz yol ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Budha, yaşadığı 80 yıl süresince inandığı gerçekleri insanlar arasında yaymağa savaştı. Dünya zenginliği ile hiç ilgilenmedi. Arkasındaki elbise ve yiyeceğini koyduğu keşkülünden (dilenci çanağı) başka malı olmadı.

Gün geçtikçe bilginler, din adamları, tüccarlar ve askerler, Buda’nın inançlarına katılıyorlardı. Kendisi ise aradığını bulmuş bir insanın huzuru içinde ve öğrencileriyle birlikte yer yer dolaşarak insanlığa gerçek yolu, doğru olmanın mutluluğunu aşılıyordu.

Buda’nın, öleceğini önceden haber verdiği ve ölünce de yerin sarsıldığı, Güneş’in tutulduğu gibi söylentiler yüzyıllardan beri süregelmektedir.

BUDA’DAN SEÇME SÖZLER

Bir canlı varlığın ölümünden her insan aynı derecede acı duymaz.

Her türlü aşırı isteklerden ilgisini kesen, aşırı isteklerine gem vurabilen kimse, en üstün insandır.

İnsanların kendiliklerinden gerçeği bulmaları zordur. Bu konuda yardımcı olursan, başarı sağlarsın.

Kötü ve zararlı işler kolay yapılır. Zor olan, doğru ve yararlı olanlarını yapmaktır. Akıllı, dürüst, yapmacıksız ve yalnız kendi işleri ile ilgilenenleri herkes sever.

Kine karşı kin ile değil, sevgi ile karşılık vermek gerekir. Bu, eski bir kuraldır.

Hiç kimseye kırıcı söz söyleme çünkü karşılığı da aynen öyle olacaktır.

Yaşlılara saygı gösterenlerin hayatta mutlulukları ve kudretleri artacaktır.

Kötü işler yapanlar, bu Dünyada da, öteki Dünya’da da ağlayacaklardır.