İçimde bir kuş ölüyor
Kül rengi başlı serçe kuşu ölüyor
Barışı azalttıkça topraklarımızda
Güvercinler gidiyor
nazlı kanatları kırık
Mavisi gidiyor göğün
Kırgın selam bırakıp yeryüzüne
Uçurtmalar durur mu onlarda gidiyorlar
Çocuksu renklerini karartıp

Katar katar gidiyorlar

Türküler gidiyor, ağıtları katıp yanına
düğünler ve gelinlik kızlar
Kınalı saçlı nineler, yontulmuş elleriyle dedeler
Babalar dağ gibi, analar pamuk gibi
Ve çocuklar sarı başlı, kumral başlı, kara başlı
Masallarıyla uzun gecelerin melekleri gidiyorlar
Barışı azalttıkça topraklarımızda

Araratın eteğinde ağlıyor

Agop bey ile Nazig hanım
Urartulu gelin dokunuyor saçlarına
Gitme vakti geldiğinde gözlerini bırakıp geride
Kavuşma düşlerini koyuyorlar ceplerine
Torosun doruklarına gizlenmiş memetler
Ve hatçeler dolaşıyor
aşağılarda gidenlerin ardından
Bakıyorlar mahzun, kederli elleri ellerinde

Arada sular var ayıran sular

Madam Helenin sesi geziniyor
Ahşap konağın yalnız sofasında
Ekmeğinin sıcaklığını bulamadan
Burada buralıyken orada yabancı ölecek
Çoktan gitmiş yeşiller içinde oysa
Tahta masalarda oturuyor yüzü kireç taşından
Yarım kalan bir hayali yaşıyor

İçimde kuşlar ölüyor

Külrengi başlı serçe kuşları
Güvercinleri vurdular çünkü


Nuray Çevirmen