Dünyada Ve Türkiye’de Yaşlılığa Bağlı Bakım Sorununa Karşı Güvence Sistemleri
Doç. Dr. Ali Seyyar
Öğretim Üyesi
Sakarya Üniversitesi
Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı-Kurum Danışmanı

ÖZET

Bakıma muhtaçlık sorunu, çoğu zaman ileri yaşlılıktan dolayı ortaya çıkan istem dışı bir sosyal risk türüdür. Bakıma muhtaç yaşlılar ise günlük hayatta hemen hemen her gün yapılması gereken bazı temel bedensel faaliyetlerin ifa edilmesinde devamlı olarak başkalarının fizikî desteğine ihtiyaç duyan kişilerdir. Bakıma muhtaçlık konusu, bir çok kişi ve alanı yakından ilgilendirmektedir. Bu konu, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla sadece bakıma muhtaç yaşlıyı değil, bakıcı aile fertlerini, toplumu, sosyal bakım hizmetlerini ve sosyal güvenlik sistemlerini etkilemektedir. Bakıma muhtaçlık riskiyle karşılaşan yaşlıların sosyo-ekonomik yönden güvenceye kavuşturulmaları ve ihtiyaç duydukları evde veya kurumda sosyal bakım hizmetlerinden yararlanmalarını sağlamak, bakım güvence sistemlerinin görev kapsamındadır. Dünyanın değişik ülkelerinde gerek primli, gerekse primsiz sistemlerin içinde bakıma muhtaç yaşlılara dönük değişik güvence modelleri oluşturulmuştur. Türkiye’de ise Temmuz 2005’te TBMM tarafından kabul edilen “Özürlüler Yasası” ile ilk defa bakıma muhtaç özürlü ve yaşlılar, primsiz sistemin içinde bakım güvencesi kapsamına alınmıştır. Bu makalede, Dünyada ve Türkiye’de bakım güvencesi ile ilgili uygulamalar karşılaştırmalı olarak ele alınıp, eleştirel bir biçimde değerlendirilmiştir. Ayrıca Türk bakım güvence sisteminin geliştirilmesine yönelik bazı önerilerde de bulunulmuştur.

Anahtar Kelimeler : Bakıma Muhtaç Yaşlı; Bakım Güvence Sistemleri; Primli Sistem; Primsiz Sistem.

Security Systems Against Nursing Problem Connected With Old Age In The World And In Turkey

ABSTRACT

Nursing neediness problem which is one of the unwillingly social risk types appears usually in old age. On the other side elder people in need of nursing are persons who quite always need the psysicial support of others for carrying out some basic bodily movements which have to be fulfilled in daiy life. The subject of nursing neediness concerns many persons and areas directly. This subject effects in social and economic dimensions not only old people needing nursing care but also family members who are nursing, community, social care services and social security systems. The solution of nursing neediness problem and the guarantee of socia-economic security of old persons confronting with the risk and needing nursing services at home or in nursing centers are one of the main duties of nursing security systems. Different countries in the world have built various security models for old people needing nursing services in social security systems with or without contributions. In Turkey at the first time handicapped and old people needing nursing were integrated into the social security system without contributions thanks to “Handicapped Law” passed in July 2005 in Grand National Assembly of Turkey. In this article, the nursing practices of the nursing securtiy model in the world and in Turkey are reviewed comparitively and evaluated in a critical way. Also some improvement advices acoording to the Turkish nursing security system are brought forward.

Key Words: Old People Needing Nursing; Nursing Security Systems; Social Security System With and Without Social Contributions.

GİRİŞ

Hızlı bir şekilde yaşlanan toplumlarda meydana gelen en önemli sosyal risklerin başında, doğumda beklenen ortalama yaşam süresinin artmasıyla birlikte, yaşlılığa bağlı bakıma muhtaçlık sorunu gelmektedir. Yaşlılık, kendine has biyolojik, fizyolojik, psikolojik ve sosyal hususiyetleri ile insan hayatının kaçınılmaz ve geri döndürülmez sürecin son dönemidir. Bu dönem, kısa veya uzun sürmekle birlikte en nihayetinde ölüm ile sonuçlanmaktadır. Ölüm öncesi son dönemlerini yaşayan yaşlılar genelde birçok sorunla karşılaşmaktadırlar. Bunların başında fiziksel güçten düşme, meslekî ve toplumsal fonksiyonlardan ayrılma, sosyo-ekonomik statü kaybına uğrama, sosyal etkileşimden mahrum olma, toplumdan kısmen veya tamamen uzaklaşma gelmektedir. Bu durumda yaşlılar, yalnızlığa ve içine kapanmaya kadar itilebilmektedir. Bunun bir sonucu olarak da kendini lüzumsuz ve faydasız hissetme ve bunalımların içine sürüklenme gibi yan etkiler de ortaya çıkmaktadır.

Bu yan etkilenmeler, özellikle sakatlanma, ileri yaşlılık, sağlıksız ve erken yaşlanma gibi faktörlerden dolayı başkalarının fizikî, tıbbî ve sosyal desteği olmaksızın hayatlarını idame ettiremeyecek kadara bakıma muhtaç yaşlılar için daha da geçerlidir. Yaşlılarda bakıma muhtaçlık sorunu, kapsam olarak sadece bakıma muhtaç yaşlıları ilgilendirmemektedir. Onlar için yoğun bir mesai harcayıp büyük fedakârlıkta bulunan ve-fakat bazen strese de yakalanan bakıcı aile fertleri ile yakınları bakıma muhtaçlık sorununun bir parçasıdır. Makalemizde bakıma muhtaç yaşlıların ve onlara bakmakla mükellef aile fertlerinin sorunlarına temas ettikten sonra sosyal politika ve sosyal hizmetler kapsamında bir çözüm formülü olarak oluşturulan bakım güvence sistemlerini değerlendireceğiz.

1. Yaşlılıktan Kaynaklanan Bakıma Muhtaçlık Sorunlarının Kapsamı

1.1. Bakıma Muhtaçlık Kavramının Boyutları

Yaşlılığa bağlı bakıma muhtaçlık, hayatın diğer evreleri gibi çoğu zaman tabiî ve kaçınılmaz bir olgudur. Çeşitli fonksiyonlarda, fizikî kapasite ve imkânlarda gerileme ile birlikte organizmanın dokusal ve fizyolojik çözülme sürecinde tedricî olarak bakıma muhtaçlık da kendisini göstermektedir (Danış, 2004, ss. 12-13).

Bakıma muhtaçlık, tüm yaşlılar için şu veya bu şekilde söz konusu olan bir durumdur ve bu yönüyle de aynı zamanda bireysel bir olaydır. Kişinin kalıtım özellikleri, beslenme alışkanlıkları, hayat şartları, çevre ortamı, psikolojik ve fizyolojik yapısı gibi birçok unsur, bakıma muhtaçlığa erken veya geç, sorunlu ya da az sorunlu olarak sebebiyet vermektedir.

Bakıma muhtaç duruma gelmiş yaşlılar, günlük hayata ait her zaman tekerrür eden olağan ve basit hareketlerin ifasında artık başkalarının fizikî yardımına ihtiyaç duyarlar. İçinde bulundukları durumu da göz önünde bulundurarak, bakım hizmetlerine ya devamlı (sürekli-uzun vadeli) ya da belirli bir süre için (geçici olarak) ihtiyaç duyarlar.

Bu yönüyle bakıma muhtaçlık, kişinin, bedensel hareket edebilirliğinin engellenmesi veya kısıtlanması sonucunda gerek beden temizliğinde, gerek beslenmede, gerekse ev idaresinde değişik sıklık ve yoğunlukla evde veya kurumda (uzman) bakıcılar tarafından düzenli ve sürekli bakımına ihtiyaç duyma hâlidir. Normal hayatını yaşayabilmek ve sürdürebilmek için, değişik derecelerde de olsa, başkalarının sürekli (uzun dönemli) bakımına zorunlu ve bir zaruretin gereği olarak ihtiyaç duyan yaşlı, artık bağımsızlığını da yitirmiş sayılır. Bir başka ifadeyle, yapılması zarurî olan temel hareketleri artık kendi kendine yapma gücüne sahip olmayan bakıma muhtaç yaşlı, hayatını idame ettirebilmek için, bundan böyle başaklarına bağımlıdır (Seyyar, 2002, s. 55).

Acizlik (yetersizlik-düşkünlük-bağımlılık) içinde bulunan bakıma muhtaç yaşlıların genelde fizyolojik, psikolojik veya anatomik yapı ve fonksiyonları ciddî derecede kayba uğramıştır. Yetersizliklerin giderilmesi veya azaltılması, rehabilitasyon uygulamalarından ziyâde çoğu kez, yardımcı teknolojiler (araç-gereç-cihaz sistemleri) ile mümkün olmaktadır.

Akademik ve bilimsel çalışmaların sonucunda, bakıma muhtaçlık ve bu bağlamda bakıma muhtaç yaşlı kavramı, Avrupa ülkelerinin sosyal hukuk düzeni içinde, amacı ve boyutu farklı da olsa, terminolojik yerini almaktadır. Meselâ, Almanya Sosyal Yardım Kanunu'nda "hastalık veya sakatlıktan dolayı, yardım ve bakım görmeksizin hayatını idame ettiremeyenler" bakıma muhtaç kişiler olarak tanımlanmaktadır ( BSHG, m. 68 ).

Yaşa bağlı olmaksızın “bakıma muhtaç kişi” tanımı, Almanya'nın sosyal sigortalar sisteminde 1995 yılından beri yer alan Bakım Sigortası Kanunu'nda da geçmektedir. Buna göre, "bakıma muhtaçlar, bedenen, aklen veya ruhen hasta veya özürlü olmaları sebebiyle, hayatın idamesine yönelik günlük, basit ve sürekli işlerin ifasında (muhtemelen en az 6 ay ciddî veya bundan daha ileri boyutta) başkalarının yardımına ihtiyaç duyan insanlardır" (SGB, XI; m. 14.1).

Bu kanunî tanıma binaen, bakıma muhtaçlığa sebebiyet verebilecek hastalık ve özürlülük durumları, üç madde halinde sıralanmaktadır (Hesse-Schiller, 1996, s. 3).

1.Hareket ve yaşama mekanizmasında kayıp, aşınma, felç veya diğer fonksiyonel bozukluklar. Bu durumda olan kişinin aktivite potansiyeli kısıtlı olduğundan performansını veya fiilî görevlerini yerine getirmede birçok güçle karşılaşmaktadır.

2.İç organlarda veya duyu organlarında fonksiyonel bozukluklar.

3.Merkezî sinir sisteminin tahribata uğraması (sevk, hafıza veya oryantasyon bozukluğu) ve bunun yanında endojen (dahilî) psikoz, nevroz veya zihinsel özürlülük türleri.

Yardıma konu olan basit ve sürekli tekrarlanan işler ise; beden temizliği, beslenme, hareketlilik ve (ev işlerine yönelik ihtiyaçlarının karşılanması ile ilgili) ev idaresi şeklinde dört ana aktivite alanında tespit edilmektedir.

Bakıma muhtaç kişiler, genelde ya özürlüler (sakatlar-maluller) ya süreğen (kronik-kalıcı) hastalıklardan kurtulamayanlar ya da yaşlılardan oluşmaktadır. Bunların özelliklerini kısaca tanıyalım:

1.Bakıma Muhtaç Özürlü : Doğuştan veya daha sonra meydana gelen herhangi ağır bir yaralanma, sakatlanma ve özürlülükten dolayı, kısmen veya bütünüyle, başkalarının bakımına sürekli olarak ihtiyaç duyan insan.

2.Bakıma Muhtaç Hasta: Herhangi bir ciddî hastalığın, tıbbî tedavi ve rehabilitasyona rağmen giderilememesinin sonucunda kalıcı hastalığın kişi üzerinde yaptığı olumsuz etkilerden dolayı başkalarının değişik derecelerde fizikî desteğine ve bakımına sürekli olarak ihtiyaç duyan kişi.

3.Bakıma Muhtaç Yaşlı: İleri yaşlılıkla direkt ilgisi olan fizyolojik kayıp veya fonksiyonel yetersizliklerden dolayı bakıma muhtaç hale gelmiş insan. Almanya’da sürekli bakıma muhtaç olma ihtimalinin yaş gruplarına göre dağılımı ise şu şekildedir: 60-70 yaş grubu: % 2-3. 70-80 yaş grubu: % 5; 80-85 yaş grubu: % 20; 85-90 yaş grubu: % 33; Yaşı 90 ve üzerinde olanlarda bakıma muhtaçlık riski ise: % 58 civarındadır (Eichner, 2004).

Bazı hallerde, bakıma muhtaç kişi, bakıma muhtaçlığa yol açan birden fazla sebebe veya faktöre sahip olduğu için, belirli bir kategoriye veya şablona sığmamaktadır. Hem yaşlı, hem sakat, hem de hasta olan bir insanın itinalı bakımı, bundan dolayı daha da önem arz etmektedir.

1.2. Bir Toplumsal Sorun Olarak Bakıma Muhtaç Kişilerin Özellikleri

Sebepleri, ortaya çıkış şekli ve tezahürleri farklı da olsa herkes, bakıma muhtaç hale gelebilmektedir. Bu boyutuyla bakıma muhtaçlık, bireysel anlamda bir sosyal risk türüdür. Bakıma muhtaç kişilerin psiko-sosyal durumları, sadece kendilerini ilgilendiren bir sorun olmaktan çok, başta aile fertleri olmak üzere sosyal çevrelerini de ilgilendiren toplumsal bir mesele olarak gün ışığına çıkmaktadır (Wahl; 1995; ss. 720-723).

Bakıma muhtaçlığa yol açan bütün unsurlar, kişilerin bedenî ve(ya) ruhî sağlığını önemli derecede sarstığından ve fizikî yeteneklerinin kaybına yol açtığından dolayı, ilk etapta fizikî ve belki de daha sonra sosyal çevre ile teması da olumsuz yönde etkileyecektir. Bakıma muhtaçlık durumunun uzun dönemli veya bir ömür boyu devam etmesi hâlinde, bakıma muhtaçlar, bakıma ve yardıma muhtaçlık derecesine göre, farklı boyutlarda çevre ile irtibatını kaybedecekler ve toplumdan kopacaklardır.

Nitekim Almanya’da yapılan bir araştırmada evde düzenli olarak bakılan bakıma muhtaç yaşlıların % 88’i alış veriş yapamamakta, % 86’sı toplu taşıma vasıtalarına binememekte, % 84’ü ev temizliği yapamamakta, % 71’i banyo yapamamakta, % 70’i misafirliğe gidememekte, % 69’u yemek pişirememekte, % 64’ü evini ısıtamamakta, % 63’ü malî işlerini tâkip edememekte, % 59’u dışarıdaki işlerini tâkip edememekte, % 57’si duş alamamakta, % 57’si merdivenleri kullanamamakta ve(ya) % 44’ü ilaçlarını doğru kullanamamaktadır (Hopfe, 1993, s. 175).

Diğer taraftan zaman içinde kadınların ortalama ömrü, erkeklere gör 5–7 yıl daha fazla arttığı için, bakıma muhtaç yaşlılar arasında kadınların çokluğu dikkat çekicidir. Bakıma ihtiyacı olan bu yaşlı kadınların çoğu dul, kronik hastalıklı, evde günlük faaliyetlerini yerine getiremeyen kişilerdir (Heikkinen, Waters, Brzezinski, 1983) .

İster erkek, ister kadın olsun bakıma muhtaç yaşlılara da bakan genelde yine kadınlar olmaktadır. Kadınlar, bu rol ve sorumluluğu yerine getirirken, yoğun ve sürekli bakımın sonucunda fizikî, ruhî ve sosyal sağlıklarını yitirmektedirler. Diğer bir ifadeyle, yaşlıların gayri resmi bakıcıları statüsünde olan kadınlar, bakım mükellefiyetinin altında tek başına ezilmektedirler (Adak, 2003, s. 87).

Bakıma muhtaç yaşlılar, ev ortamında kendilerini nispeten daha rahat hissederken, herhangi bir bakım kurumuna alındığında çoğu kez bu mekânı hayatının son durağı olarak algıladıkları için, kendilerinde beklenmedik anî psikolojik bozukluklar ortaya çıkabilmektedir. Bunun için, şaşkınlık, bunama ve inkontinans gibi çeşitli rahatsızlıklar da görülebilmektedir.

Özellikle Türkiye’de ev ortamında bakılan yaşlılara profesyonel anlamda haricî bakım desteği sağlanamadığı için, gerek bakıma muhtaç yaşlılar, gerekse onlara bakan aile fertleri veya yakınları bakım sorunu ile baş başa kalmaktadır. Yoğun ve zahmetli bakımın yol açtığı stres neticesinde bazen aile içi gerginlikler de gün ışığına çıkabilmektedir. Zaten yeterince kaliteli ve profesyonelce yapılmayan bakımın niteliği de bu yüzden daha da zedelenmektedir.

1.3. Bir Sosyal Risk Türü Olarak Bakıma Muhtaçlık

Sosyal riskler, ne zaman, hangi boyutta ve nasıl gerçekleşeceği tam olarak önceden bilinmemektedir. Ancak ileride gerçekleşmesi muhtemel veya muhakkak olan bazı sosyal riskler, kişinin iktisadî, meslekî, fizikî (fizyolojik), psiko-sosyal, kısacası maddî ve manevî hayatını olumsuz yönde etkilemektedir.

Sosyal riskler, türleri açısından genelde üç farklı kategoride değerlendirilmektedir (Seyyar; 2002; ss. 533-534):

Meslekî Riskler: İş kazaları ve meslek hastalıkları.
Fizyolojik (Fizikî) Riskler: Hastalık, malullük, kazalar, sakatlık, analık, yaşlılık (bakıma muhtaçlık), ölüm.
Sosyo-ekonomik Riskler: İşsizlik, aile yükleri, gelir yetersizliği.
Sosyal riskler, doğurabileceği zararın müddeti açısından da tasnif edilebilmektedir:

Uzun vadeli riskler: Yaşlılık (bakıma muhtaçlık), malullük, ölüm.
Kısa vadeli riskler: (Geçici) İşsizlik, kronik olmayan hastalıklar, sakatlığa ve malullüğü yol açmayan kazalar ve analık.
Duruma göre kısa veya uzun vadeli riskler: İş kazaları ve meslek hastalıkları; Kalıcı işsizlik.
Sosyal riskler, kişi üzerinde bıraktığı sosyo-ekonomik neticelerine göre de sınıflandırılabilmektedir:

Gelir kaybına yol açan riskler: Yaşlılık, malullük, işsizlik.
Gider artışı doğuran riskler: Çocuk bakımı, bakıma muhtaç bir aile ferdinin varlığı, eğitim masrafları, kira giderleri.
Gelir kaybına ve gider artışına sebebiyet veren müşterek riskler: Örn.: İşçilerin hastalık-iş kazası sebebiyle çalışamamalarından doğan gelir kaybı ve tedavi masrafları.
Literatürde, çalışma hayatı ile ilgili bazı sosyal riskler, dar kapsamda (dar mânâda) sosyal riskler olarak sınıflandırılmaktadır. (Örn.: sosyal sigortalar kapsamında meydana gelebilecek fizikî, meslekî ve iktisadî riskler). Toplumsal veya özel hayatta başa gelebilecek ve sosyal sigortalar sisteminde güvence kapsamında olmayan bazı riskler ise, geniş mânâda sosyal riskler olarak tanımlanmaktadır (Örn.: tabiî afetler, yangın, savaş, terör, şiddet, ev veya trafik kazaları sonucu ortaya çıkan fizikî, meslekî ve iktisadî riskler).

Bir takım beklenmedik (kaza, hastalık gibi) veya beklenilen (evlenmek, analık, çocuk sahibi olmak gibi) hadiselerin gerçekleşmesi neticesinde, insan hayatında geçici veya kalıcı bazı olumsuz değişiklikler olabilmektedir. Bu değişiklikler insan için, hesapta (plânda) olan veya olmayan bazı ilave gider ve yükleri beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla, yeni bazı iktisadî yükler getirmesi bakımından bazı sosyal riskler, iradî (evlenme, çocuk sahibi olmak vs.), bazıları da gayri iradî (kaza, sağlığını yitirme, yaşlanma, ölüm, tabiî afetler veya terör sonucunda zarara uğramak gibi) olarak ortaya çıkmaktadır.

İnsan hayatıyla doğrudan ilgili olan gayri iradî tehlikelerin meydana gelmesi ile kişi, riskin türü ve boyutuna göre, sadece maddî zarar görmemekte, aynı zamanda başkalarına da bağımlı hâle gelebilmektedir. Bu yönüyle, bakıma muhtaçlık riski, yaşlanmaya bağlı bazı fizyolojik değişimlerin sonucunda gayri ihtiyarî olarak er veya geç ortaya çıkan bir sosyal risk türüdür. Gayri ihtiyarî olarak bakıma muhtaçlık riski, ciddî ve kalıcı bir kaza, sakatlanma veya hastalık sonunda da ortaya çıkabilmektedir.

Özürlülük, yaşlılık, hastalık veya malullük risklerin ortaya çıkması ile her zaman bakıma muhtaçlık sorunu ortaya çıkmayabilir. Kaldı ki, bakıma muhtaçlığa yol açabilecek herhangi bir riskin gerçekleşmesi halinde tıbbî tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri sayesinde fizikî-bedenî zararların veya rahatsızlıkların giderilmesi veya azaltılması da her zaman mümkündür.

Ancak, tedbirlerin veya tıbbî müdahalelerin bir sonuç vermemesi durumunda bakıma muhtaçlık riski kalıcı bir nitelik taşıyabilir. Nitekim bakıma muhtaç olanların ekseriyeti de, genelde bu aşamadan sonra haricî sosyal bakım hizmetlerine ihtiyaç duymaktadırlar.

Bu izahlardan sonra bakıma muhtaçlık riskini, sosyal güvenlik boyutuyla tanımlamak veya unsurlarını belirlemek mümkündür. Buna göre;

Bakıma muhtaçlık riski, ortaya çıkış şekli itibariyle meslekî ve fizyolojik risklerin gerçekleşmesi sonucunda ortaya çıkabilen bir risk türüdür. Yani, bakım ihtiyacı riski, başka sosyal risklere bağlı olarak (ve bunların tür ve şiddetine göre) ortaya çıkan türevi bir risk türüdür.
Bakıma muhtaçlık riskinin doğurduğu zararın niteliği ve boyutu, hem maddî (ekonomik), hem de fizikîdir. Zarar maddîdir, çünkü kişi, bakıma muhtaç olmakla birlikte, işgücünü yitirmekle birlikte gelir kaybına uğramaktadır. Ayrıca bakımdan dolayı profesyonel anlamda haricî bakım desteği gibi yeni masraflar ortaya çıkacağı için, kişinin giderleri de artmaktadır. Zarar fizikî ve sıhhîdir, çünkü kişi bedenî bir değişim, rahatsızlık, zafiyet veya deformasyon sonucunda bakıma muhtaç hale gelmektedir.
Bakıma muhtaçlık riskinin doğurduğu zararın süresi, uzun dönemli hatta süresizdir. Riskin ortaya çıkışı, geri dönüşe imkân tanımadığı için, kişi, bir kez bakıma muhtaç duruma gelmesi anından itibaren, sürekli olarak başkalarına bağımlı hâle gelebilmektedir.
Böyle önemli bir sosyal risk türünün sosyal güvenlik sistemleri içinde kabul görmemesi durumunda bakıma muhtaç kişiler ve onlara bakan aile fertleri veya yakınları sosyal korumadan bütünüyle mahrum edilmektedir.

2. Dünyada Bakım Sorununa Karşı Sosyal Güvenlik Politikaları

2.1. Sosyal Bakım Güvence Sistemlerinin Özellikleri

Nüfusu gittikçe yaşlanmakta olan gelişmiş ülkeler, bakıma muhtaçlık riski ve bunun gerçekleşmesi halinde bundan kaynaklanan sorunlara karşı sosyal güvenlik sistemi içinde bakım güvencesini temin eden modeller geliştirmiştir. Sosyal bakım güvencesi, bakıma muhtaç kişinin sosyal bakım hizmetlerine duyduğu ihtiyacını, sosyal güvenlik sistemleri içinde çözüm üretmek isteyen bir uygulamadır. Bir başka deyişle, sosyal bakım güvence sistemi ile bakıma muhtaç kişilere sunulmak istenen evde veya kurumda sosyal bakım hizmetleri ile aynî-nakdî bakım desteklerinden dolayı meydana gelen finansman sorunlarına bir çözüm getirilmek istenmektedir.

Bakıma muhtaçlıktan kaynaklanan sorunlara karşı oluşturulan sosyal güvence sistemleri içinde birçok model ortaya çıkmıştır. Hangi model tercih edilirse edilsin, bakıma muhtaçlık riskine karşı alınması gereken tedbirler ve bakıma muhtaç kişilere sosyal haklar kapsamında verilmesi gereken sosyal bakım hizmetlerinin temel özellikleri hemen hemen aynıdır (Seyyar, 2005; ss. 153-158):

Bakıma muhtaçlık riskine karşı koruyucu sağlık politikaları ve hizmetleri geliştirmek.
Bakım riski ile karşı karşıya gelen potansiyel risk gruplarına (kaza geçirenlere, sakatlananlara, ciddî hastalıklara yakalananlara vb.) mevcut birikimlerini ve potansiyellerini eritmemeleri, bulandırmamaları ve eski sağlıklarına yeniden kavuşabilmeleri için, tıbbî tedavi ve rehabilitasyon programları geliştirmek ve uygulamak.
İyileşme sağlanamaması hâlinde, bakım güvence sisteminin enstrümanlarını hizmete koymak: a) Sosyal bakım eğitimi ve modelleri ekseninde kurumsal ve(ya) eve yönelik profesyonel sosyal bakım hizmetlerinin sunumunu sağlamak; b) Bakıma muhtaç kişilere, yardıma ve bakıma muhtaçlık derecelerine göre nakdî destek sağlamak.
Sosyal güvence sistemleri içinde ortaya çıkan modelleri kısaca tanıyalım (Gibson; Steven; Sheel; 2003; ss. 20-22):

İradî temele dayanan özel tasarruflar (kişiler ve ailenin yükleneceği tam risk).
İradî ve ihtiyarî temele dayanan özel sigorta (emeklilik bağlantılı özel sigorta, hayat sigortası kapsamında özürlülük veya bakıma muhtaçlık poliçesi)
Kamu destekli özel sigorta (devletin para yardımı, vergi teşvikleri veya ortaklık düzenlemeleri gibi).
Sosyal sigortalar sistemi kapsamında bakım güvencesi (primli model).
Sosyal sigortalar sistemi dışında ve-fakat geniş sosyal güvenlik anlamında kamusal bakım güvencesi (primsiz model).
Sosyal sigortalar ve kamusal bakım güvencesinin terkibinden oluşan bakım güvencesi (karma model).
Son üç model, sosyal güvenlik sitemleri açısından önem arz ettiği için, bunları daha yakından tanıyalım:

2.1.1. Primli Model Kapsamında Sosyal Bakım Güvencesi

Bakım sorununa karşı sosyal sigortalar sistemi içinde bakım güvencesi, genelde sağlık sigortası içinde bakım hizmetleri sunmak veya müstakil bir bakım sigortası ihdas etmekle sağlanmaktadır. Hastalık, emeklilik (malullük), kaza ve işsizlik gibi değişik sosyal risklere karşı sosyal sigortalar sistemi içinde sağlanan genel güvenceden sonra yine primli rejim çerçevesinde Bakım Sigortası aracılığı ile bakıma muhtaç kişilere değişik hizmetler ve güvenceler sağlayan ülkeler arasında Hollanda ve Almanya gelmektedir. Bu model, primler yoluyla finanse edilmektedir; ihtiyaca ve prim oranına göre bakıma muhtaç kişilere evde veya kurumda sosyal bakım hizmetleri ve(ya) nakit yardımı (bakım ödeneği) sağlanmaktadır.

2.1.2. Primsiz Model Kapsamında Sosyal Bakım Güvencesi

İkinci model ise bakıma muhtaçlara genel vergilerden finanse edilen Kamusal Sosyal Yardım ve Devletçe Destek yöntemiyle sunulan sosyal güvencedir. Bu model, ulusal düzeyde tüm fertleri bakım güvencisi şemsiyesi altında toplayan kanunî düzenlemelerle gerçekleştirilmektedir (Örn. Avusturya). Vergiye dayalı kamusal bakım güvence sisteminde kişinin bakıma muhtaçlık derecesine ve gelirine göre ücretli, ücretsiz veya kısmî katılımlı bakım hizmetleri verilmektedir.

2.1.3. Primli ve Primsiz Modelin Birlikte Uygulandığı Sosyal Bakım Güvencesi

Bakım güvence sistemini oluşturmuş ülkelerin bir kısmı, bakım hizmetlerini, hem (kamusal) sosyal yardım, hem de bakım sigortası aracılığı ile yürütmektedirler (örn. Almanya). Her ülkede sosyal sigorta kapsamı dışında kalan sosyal kesimlerin de olabildiğini düşünürsek, bakım sigortasının yanında yoksulluk sebebiyle prim ödeyemeyen bakıma muhtaç kişilere dönük bakım güvence modellerinin de geliştirilmesi gerekmektedir. Bu da ancak primsiz modellerin de sosyal bakım güvence sistemine dahil edilmesi mümkündür.

2.2. Sosyal Bakım Güvence Sistemlerinde Temel İlkeler

2.2.1. Koruyucu Sağlık ve Tıbbî Rehabilitasyon Hizmetleri

İnsanların bakıma muhtaçlık riski ile karşı karşıya gelmemeleri yönünde koruyucu sağlık politikaları kapsamında tedbirlerin alınması ne kadar önemli ise, her ne sebepten olursa olsun bakıma muhtaç duruma gelmiş kişilerin tıbbî tedavi ve rehabilitasyon programlarıyla eski sağlıklarına kavuşturulmaları yönünde çalışmaların da başlatılması o kadar elzemdir. Rehabilitasyona rağmen iyileşemeyen bakıma muhtaç kişilerin durumlarının daha da kötüye gitmememsi için, kişilere profesyonel aktif bakım hizmetleri uygulanmalıdır. (SGB; XI; m. 31 ve m. 5).

2.2.2. Evde Bakıma Destekte Öncelik

Bakıma muhtaç kişilerin, mümkün olabildiğince sürekli olarak alışageldikleri sosyal çevrelerinde aktif olarak bakılmaları ve bununla birlikte bakıcıların yükünün de hafifletilmesi ve şartlarının iyileştirilmesi yönündeki çalışmalar önem kazanmaktadır. Hastanelerde veya bakım merkezlerinde uygulanan geleneksel tedavi yöntemlerinin bir çoğu, gelişen teknoloji ve uygulanan bakım kursları sâyesinde evde de rahatlıkla tatbik edilebilmektedir. Nitekim bazı ülkelerde bakıma muhtaç kişinin evine solunum masajından hava filtresine, tekerlekli sandalyeden hasta yatağına kadar birçok araç-gereç yerleştirilerek, bakıma muhtaç kişinin evi, kurumsal bakım şartlarına yakın hâle getirilmektedir. Diğer yandan evde bakım hizmetlerine destek, toplam bakım maliyetlerini düşürmesi yanında, birebir ve şahsî ihtiyaçlara göre oluşturulan insani ilişkiler sebebiyle bakım kalitesi de arttırmaktadır.

Evde yaşamak isteyen bakıma muhtaç kişiye, sosyal bakım elemanları tarafından periyodik olarak haricî bakım hizmetleri sunulmalıdır. Bu hizmetler, hem temel bakıma, hem evde yaşayanların psiko-sosyal desteğine, hem de ev idaresine yönelik olmalıdır.

2.2.3. Bakım Kalitesinin Sağlanması

Bakıma muhtaç kişinin yalnız yemesi, içmesi ve temiz kalması için çaba gösterilmesi, insan odaklı bakım hizmetlerinin temel anlayışına ters düşmektedir. Bakıma muhtaç kişinin, eski dinçliğine ve sağlığına yüzde yüz kavuşturulması mümkün görünmese dahî, fizikî yönden olabildiğince bağımsız bir hayat sürdürebilmesi için, başta fizik eksersizleri olmak üzere değişik aktif programların uygulanması öngörülmelidir. Aktif bakım hizmetlerini; hareket kabiliyetini artırmak, defi hacette, yeme-içmede, sosyal ilişkilerde ve netice itibariyle hayatı tanzim etmede kolaylık sağlamak, şeklinde anlamak mümkündür (AOK, 1996; s. 8). Bundan dolayı bakıma muhtaç kişiye, evindeki aile düzeni bozulmadan, mümkün olduğunca kendi kendine yeterli hâle gelebilmesi yönünde imkânlar tanınmalıdır.

Bakıma muhtaç kişi, bulunduğu şartlar içinde sürekli olarak bakım desteğine muhtaç ise de, hayatını mümkün mertebe bağımsız olarak sürdürebilmelidir. Bağımsızlık, yalnız bakıma muhtaç kişinin sahip olduğu veya öğrenip yeniden kazanabileceği fizikî, aklî ve ruhî yeteneklerinin korunması ve desteklenmesi şeklinde anlaşılmamalıdır. Bağımsızlık kapsamında bakıma muhtaç kişinin iradesi (SGB; XI; m. 3) de önemli bir rol almaktadır. Buna göre bakıma muhtaç kişi, kendine sunulan sosyal haklardan kendine uygun geleni tercih etmede özgür olmalıdır.

Bakım kalitesini artıracak araç-gereç yardımı da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bundan dolayıdır ki bir çok ülke, bakıma muhtaç kişinin bakımını kolaylaştırmak, şikayetlerini gidermek ve mümkün mertebe hayatını bağımsız olarak idame ettirebilmesi için, kendisine ve(ya) aile fertlerine araç-gereç yardımı yapmaktadır. Bunun yanında ev tadilatı da bazen gerekli görülmektedir. Bakıma muhtaç kişinin yaşadığı mekanı ve ev çevresini bakıma uygun hâle getirebilmek ve bakımı kolaylaştırmak amacıyla yapılması zarurî görülen her türlü tadilat ve tamiratlar için, belirli miktarlarda malî desteklerin de yapıldığını burada hatırlatmak gerekir.

2.2.4. Ekonomik ve Rasyonel Bakım

Ekonomik ve akılcı bakım esaslarına binaen, temel bakım hizmetlerinde asgarî standartların güvence altına alınmasının gerekliliğinin yanında sisteme dahil olabilecek bütün fertler ve kurumlar, tasarruf kurallarına riayet etmek mecburiyetindedirler. Bundan dolayı, zarurî ve ekonomik olmayan bakım hizmetlerinin sosyal bakım güvence sistemi dışında bırakılması esas alınmalıdır. Sosyal bakım hizmetleri, kalitesinden taviz vermeksizin, kişi odaklı ve ihtiyaç nispetinde olmalıdır (SGB; XI; m. 4.3. ve m. 29).

2.2.5. Bakıma Muhtaç Kişiye ve Bakıcı Aile Fertlerine Sosyal Güvence

Bakıma muhtaç kişinin eski sağlığına kavuşabilmesi veya bu mümkün değilse sürekli olarak kaliteli bir biçimde bakılması için, bakımı kolaylaştıran tıbbî ve teknik araç-gereçlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu malî yüklerin yanında gerek bakıma muhtaç kişi, gerekse kendisine bakan aile fertleri, ücret gelirlerinden mahrum kalmaktadır. Bunun içindir ki; bakım güvence sistemi, bakım harcamalarını ve gelir kaybını gidermeye yönelik aynî ve nakdî yardımlar öngörmelidir. İmkânlar nispetinde bakıcı aile fertlerine dönük sosyal güvenlik tedbirleri artırılabilir. Mesela, Almanya’da haftada en az 14 saat bakım hizmetinde bulunan aileden birisi çalışan personel statüsünde değerlendirilmekte ve bu kişinin emeklilik primleri sosyal bakım güvence sistemi (bakım sigortası) tarafından her ay ödenmektedir. Ayrıca bakım hizmetleri esnasında evde meydana gelebilecek kazalara karşı bakıcı aile fertleri, prim ödemeksizin kaza sigortası kapsamına da alınmaktadır.

2.2.6. Değişik Türlerde Kurumsal Bakım Hizmetleri

Sosyal bakım güvence sisteminde olan bakıma muhtaç kişiler, gerektiğinde kurumsal bakım hizmetlerinden de yaralanabilmelidirler (SGB XI ve değişik maddeler). Dünyada uygulanan kurumsal bakım hizmetleri kapsamında üç çeşit hizmet türü önem kazanmaktadır:

Sürekli Olarak Kısmî (Yarı Gün) Kurumsal Bakım Hizmeti: Bakıma muhtaç kişinin sağlık durumunda olumsuz gelişmeler görüldüğünde veya bakıcının gündüz veya gece çalışmak durumunda olması hâlinde, evdeki bakım tam olarak sağlanamayacağından, bakıma muhtaç kişinin, sürekli olarak kısmî (gece veya gündüz) bakım hizmetleri sunan kuruluşlardan yararlanmaktadır.
Belirli Bir Süre İçin Tam Gün Kurumsal Bakım Hizmeti: Bakıma muhtaç kişinin, hangi sebepten dolayı olursa olsun geçici olarak evinde bakılması uygun görülmemesi halinde, herhangi bir bakım merkezine kısa süreli (meselâ yılda azami 4 hafta) olarak alınmaktadır.
Süresiz Olarak Tam Gün Kurumsal Bakım Hizmeti: Kişinin ağır derecede bakıma muhtaç olması, evde bakıma muhtaç kişiye bakacak bir bireyin olmaması veya bakıcıların değişik psiko-sosyal ve fizikî sebeplerden dolayı bakım sorumluluklarını yeterince yerine getirememeleri gibi durumlarda bakıma muhtaç kişinin sürekli olarak kurumsal bakım hizmetine alınmaktadır (AOK; 1996; ss. 17-20).


3. Türkiye’de Bakım Sorununa Karşı Sosyal Güvenlik Politikaları

3.1. Primsiz Sistem İçinde Bakım Güvence Sisteminin Oluşturulması

Ülkemizde sosyal bakım hizmetlerine dönük sosyal güvenlik sistemi henüz oluşturulmuş bir yapıya kavuşmuş değildir. Muhtaçları sosyal korumayı amaçlayan mevcut kanunî düzenlemelerin işleyişi, bakıma muhtaç kişileri kapsamına alması bakımından yetersizdir. Evde ve kurumda bakıma muhtaç kişilere dönük altyapı, organizasyon ve devletçe destekleme hizmetleri de henüz belirli bir aşamaya gelmiş durumda değildir. Bundan dolayı da bakıma muhtaç kişilere dönük evde ve kurumda sosyal bakım hizmetleri sunabilecek kamuya ve özel sektöre ait bakım kuruluşlarının sayısı çok azdır. Devlete (SHÇEK’ye) bağlı 64 huzurevinden ancak 26’sının özel bakım bölümü, 18’inin ise yaşlı bakım ve rehabilitasyon ünitesi bulunmaktadır. Bu kurumlarda yaşayan yaklaşık 1.700 bakıma muhtaç yaşlıya 2001 yılından beri özel bakım ve rehabilitasyon hizmeti verilmektedir. (SHÇEK; 2004). Diğer taraftan özel sektöre ait bakım kuruluşları da daha fazla varlıklı bakıma muhtaç kişilere hizmet sunmaktadır.

Bunun dışında sosyal güvenlik sistemi açısından bakıma muhtaçlık sorunu bir sosyal risk olarak algılanmadığı için, bakıma muhtaç kişilerin sosyal bakım güvence sistemine dâhil edilmesi de düşünülememiş. Ülkemizde yaşlılığa bağlı bakıma muhtaçlık sorunu, ilk bakışta bir sosyal risk türü olarak fark edilmemiş olsa da, son yıllarda özürlüler alanında yapılan aktif sosyal politikalar sayesinde ancak gün ışığına çıkabilmiştir. Sosyal bakım güvence sisteminin primli rejimin şemsiyesi altında mı yoksa primsiz sistem (kamusal sosyal yardım ve destek) çerçevesinde mi yürütülmesi konusu, ülkemiz açısından ele alındığında, bakım sigortasına geçilmeden belirli bir süreç dâhilinde onu kısmen ikame edecek sosyal yardımlaşma mekanizmalarına başvurulduğu görülmektedir.

Nitekim TBMM’de kabul edilen 5378 sayılı ve 01.07.2005 tarihli Özürlüler Yasası (Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun), ilk kez belirli bir sosyal kesim için hazırlanmış ve bu kapsamda da “bakıma muhtaç özürlü” de tanımlanmıştır. Buna göre bakıma muhtaç özürlü, “Özürlülük sınıflandırmasına göre resmi sağlık kurulu raporu ile ağır özürlü olduğu belgelendirilenlerden, günlük hayatın alışılmış, tekrar eden gereklerini önemli ölçüde yerine getirememesi nedeniyle hayatın başkasının yardımı ve bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede düşkün olan kişi” dir. ( 01.07.2005 tarih ve 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun; m. 3-e).

Kanuna göre, bakıma muhtaç özürlülere dönük bakım hizmetleri, SHÇEK Genel Müdürlüğü’nden ruhsat alan gerçek ve tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşları verebilecektir (m. 7).

Bakım hizmetlerinin sunumunda kişinin biyolojik, fiziksel, psikolojik ve sosyal ihtiyaçları da dikkate alınmasının yanında bakım hizmetlerinin standardizasyonu, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için SHÇEK Genel Müdürlüğü koordinasyonunda çalışmaların yürütülmesi öngörülmektedir. Hedef, bakım hizmetleri ile bakımın nitelikli temini sağlamaktır (m. 8).

Bakım çeşitleri olarak, evde bakım veya kurum bakımı modelleri sunulmaktadır. Ancak öncelikle kişinin sosyal ve fiziksel çevresinden ayrılmaksızın hizmetin sunulması esası getirilmektedir (m. 9).

2828 sayılı Kanuna ek maddeler eklenerek, sosyal bakım güvence sisteminin ilk temel taşları da böylece atılmış olmaktadır. “Sosyal güvenlik kurumlarına tâbi olmayan, bakıma muhtaç özürlülerden ailesini kaybetmiş olanlar ile ailesi ekonomik veya sosyal yoksunluk içerisinde bulunanlara bakım hizmetini resmi veya özel bakım kurumlarında ya da ikametlerinde verilmesi sağlanır” denilmek suretiyle bakıma muhtaç yoksul kişiler ilk defa evde ve kurumda ücretsiz olarak bakım hizmetlerinden yararlanabileceklerdir.

Bakıma muhtaç kişilere sunulacak bakım hizmetinin karşılığı olarak her ay için kişi başına belirlenecek tutar, azami iki aylık net asgari ücret miktarında olacaktır. Bakıma muhtaç kişilerin, devletin kurumlarında bakılanlar dışındakilerin bakım ücreti, bu amaçla SHÇEK bütçesine konulacak ödenekten karşılanacaktır (Ek madde 7). Genel hatlarıyla belirlenen sosyal bakım güvence sistemi kapsamındaki bakım hizmetleri ve ödemeler gibi diğer ayrıntılar, çıkarılacak yönetmelikle belirlenecektir.

Ülkemizde toplam nüfus içinde Sosyal Sigorta, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı kapsamında olan veya sayılanların sayısı hayli fazla olmasına ve bakım sigortasının da primli sisteme entegre edilmesi imkân dâhilinde olmasına rağmen ilk başta kimsesiz ve sosyo-ekonomik yönden en zayıf kesimin, yani yoksul bakıma muhtaçların sosyal bakım güvence sistemine alınması dikkat çekicidir.

Mevcut durumda nüfusun ancak sosyal güvenlik sistemi dışında olan yoksul bakıma muhtaç kişiler, bakıma muhtaçlık riskine karşı korunacak ve bunun dışında kalanlar (düşük gelirliler dâhil) bakıma muhtaçlık durumunun ortaya çıkması halinde sosyal bakım hizmetlerinden istifade edemeyeceklerdir.

Sosyal bakım güvence sistemini oluşturma açısından henüz geçiş döneminde olan ülkemizde ilk etapta tercih edilen sistem, primsiz rejim kapsamında evde ve kurumda bakım hizmetlerini finansman açısından destekleyen kamusal sosyal yardım uygulamasıdır. Hedef kitle ise sınırlı bir şekilde sadece bakıma muhtaç özürlüler düşünülmüştür. Ancak, özürlülük (sakatlık) ve yaşlılık arasında beden hareketliliğindeki engellemeler gibi birçok benzerlik bulunduğundan dolaylı yoksul bakıma muhtaç yaşlılar da yeni kanunî düzenlemelerden istifade edecek konumundadırlar.

Her ne kadar şu andaki yapı, primsiz sistem içinde düşünülmüş bir çözüm gibi görünse de gerçekte yapılanma süreci henüz tamamlanmış değildir. Oluşturma süreci devam edecek ve büyük bir ihtimalle karma sistemine doğru gidilecektir. Bir başka ifadeyle, primli sistemde olanlar da ileriki tarihlerde sosyal bakım güvence sistemine alınacaktır. Böylece sisteme verginin dışında yeni finansman kaynağı olarak primler de dahil edilecektir.

Halkın bütün kesimlerine yönelik vergi ekseninde primsiz sistem içinde kamusal destekli sosyal bakım hizmetlerine yönelik çözümün bulunması, Türkiye şartları için henüz mümkün görünmemektedir. Bireysel bakım giderlerine dönük nakdî destek daha fazla sosyal yardımlaşma kurumları aracılığı ile gerçekleşmesi halinde, bakım hizmetlerinin kapsamı geniş tutulmasının bir sonucu olarak, kamusal sosyal yükünün üzerine çıkması söz konusu olacaktır. Böyle bir durumda ya sosyal bakım hizmetlerinde bir kısıtlamaya gidilecek ya da yeni kaynakların bulunması için çaba gösterilecektir ( Kocaoğlu; 2003; s. 30). Dolayısıyla mevcut sistem içinde ileride büyük bir ihtimalle karma modelin ortaya çıkacağı söylenebilir.

Sonuç ve Öneriler

Herkesi İçine Alan Bir Sosyal Bakım Güvence Sistemi Oluşturulmalıdır: Sosyal güvenlik ve sağlık sistemlerinin yeniden yapılandırıldığı bir dönemde Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı, bütün vatandaşları sosyal koruma kapsamına alma amacını gütmektedir. Hal böyle olunca sosyal risk kapsamı da genişletilerek bakıma muhtaçlık riski de sosyal güvenlik sisteminin bir parçası haline getirilmeli ve yoksulluk şartı aranmaksızın herkes sosyal bakım güvence sistemine alınmalıdır. Sosyal bakım güvence sisteminin Genel Sağlık Sigortası veya müstakil bir Sosyal Bakım Sigortası kapsamında uygulanması halinde primli rejimin finansman avantajlarından da yararlanabilir.
Bakıcı Aile Fertleri Sosyal Bakım Güvence Sistemine Dâhil Edilmelidir : Sosyal güvenlik kapsamında yer alacak bakıma muhtaç kişilerin yanında evde bakım sorumluluğunu üstlenen aile fertleri veya yakınları da sosyal güvenlik ve sosyal hizmetler kapsamına alınmalıdır. Aile ve akraba birliğinin yanında iyi komşuluğun korunması için, profesyonel bakım destek hizmetlerinin dışında bakım sürecinde yer alan bütün muhataplar ve aktörler psiko-sosyal desteklerden yararlanabilmelidir.
Bakıma Muhtaç Kişi, Sosyal Bakım Güvence Sistemi İçinde Tanımlanmalıdır : Toplumun hemen hemen her kesimi tarafından sık sık kullanılan, çok defa birbirinden farklı anlamlar taşıyan «bakıma muhtaçlık” kavramının, “(maddî boyutuyla) yardıma muhtaçlık”tan ziyâde (tezahürleri karmaşık bile olsa) bedensel-ruhsal-sosyal bağımlılık açısından tanımlanması gerekmektedir. Bu yönüyle bakıma muhtaç kişilerin birinci derecede ihtiyaç duyacakları şey, psiko-sosyal destek de içeren bakım hizmetleridir.
Bakım Güvence Sistemi Hem Bakıma Muhtaç Kişiye, Hem De Bakım Kuruluşuna Nakdî Destek Öngörmelidir: Sosyal risk türü olarak bakıma muhtaçlık, ekonomik sorunlar da barındırdığı için, bakıma muhtaçlığa yol açan faktörlere (yaşlılık, özürlülük, hastalık vb.) bakılmaksızın bakıma muhtaç bütün yoksullar sosyal güvenlik kapsamına alınmalıdır. Bu anlayış doğrultusunda sosyal bakım hizmetleri sunan bakım kuruluşuna verilmesi planlanan bakım ödeneğinin bir kısmı da bakıma muhtaç kişiye verilmelidir. Kişiye ödenen bakım parası, maksadına uygun sarf edilmesi şartıyla verilmelidir. Bakım parası, ya bakımı kolaylaştıracak araç-gereç, ya tıbbî malzemeler (solunum masajı; hava filtresi, tekerlekli sandalye; hasta yatağı vb.), ya bakım için gerekli olan ev içi tadilatlar, ya da profesyonel anlamda haricî bakım hizmetleri için harcanmalıdır.
Bakım Ödeneklerinin Miktarı Bakıma Muhtaçlık Derecesine (Bakım İhtiyacına) Göre Belirlenmelidir: Başkalarının fizikî ve psiko-sosyal desteğine değişik derecelerde ihtiyaç duyan bakıma muhtaç kişilerin bakım yükü ve zahmeti birbirinden farklı olacağından, bakım ödeneğinin miktarı da buna göre belirlenmelidir. Temel kriter, kişinin bakıma muhtaçlık derecesi olmalıdır.
Bakıma Muhtaçlık Derecesi, Objektif ve Bilimsel Esaslara Göre Tespit Edilmelidir : Bakıma muhtaçlık derecesinin tespitinde kişinin bakıma muhtaçlığına yol açan hastalık, özürlülük ve yaşlılık gibi şahsî kriterlerin yanında bakıcıların bakım hizmetleri için sarf ettikleri süreler de önemli bir unsurdur. Ayrıca, bakıma muhtaç kişinin, başka birinin fizikî yardımına ne derecede ve hangi boyutta (sıklık ve yoğunlukta) ihtiyaç duyduğu ile de yakından ilişkilidir. Kişinin, bireysel özellikleri ve benlik bütünlüğü de bakıma muhtaçlık derecelendirilmelerinde kriter olarak ele alınmaktadır.
Bakıma Muhtaç Kişinin Durumuna Uygun Bakım Modelleri Oluşturulmalıdır : Sosyal bakım hizmetlerinin sunumu için gerekli olan bakım modelleri, kişinin biyolojik, fiziksel ihtiyaçlarının yanında psiko-sosyal ve fıtrî ihtiyaçlarını da dikkate alarak hazırlanmalıdır. Sosyal bakım hizmetlerinin sunumunda kişinin fıtrî, psiko-sosyal, biyolojik ve fiziksel özelliklerinin ve ihtiyaçlarının bir bütün olarak ele alınmasında ve hizmetlerin (bu anlayış çerçevesinde) plânlanmasında fayda vardır. Aksi halde biyolojik veya fiziksel ihtiyaçları giderilen ancak psiko-sosyal ihtiyaçları ihmal edilen kişiye sunulan bakım hizmetleri yeterli olmayacağı gibi, bakıma muhtaç kişinin hem hayata bağlılığı, hem de bakım külfeti olumsuz yönde etkilenecektir.
Evde Bakım Modeline Önem Verilmelidir : Sosyal bakım hizmetlerinin öncelikle kişiyi sosyal ve fiziksel çevresinden ayırmadan evde bakım hizmet modeli ile sunulmasına itina gösterilmelidir: Sosyal bakım hizmetlerine ihtiyacı olan kişinin, sosyal çevresine her zamankinden daha fazla ihtiyacının olduğu kabul edilmelidir. Evde bakım hizmet modelinde kişinin ev ortamında ve ailesi ile birlikte yaşamını sürdürmesi mümkün olmaktadır. Bu durum ise, hizmetlerin sunumunda hem kolaylık, hem de bakım maliyetlerini makûl bir seviyeye çekmesini sağlamaktadır.
Evde Bakım Modeline Sivil Toplum Kuruluşları Dahil Edilmelidir: Eve yönelik profesyonel bakım hizmetleri, SHCEK’ye bağlı kuruluşlar, yerel yönetimler, gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerin yanında sivil toplum kuruluşları tarafından, serbest piyasa şartlarına göre sunulabilmelidir.


Kaynak:T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi - Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı