Anaokulu Çocuğa Neler Öğretir?


             

Ä°letiÅŸim


 05xx xxx xx xx


vbnetron


[email protected]

×

Anaokulu Çocuğa Neler Öğretir?

Like Tree2Likes
  • 2 Post By Ayşe Turan BAL

Konu: Anaokulu Çocuğa Neler Öğretir?

  • #1
    Ayşe Turan BAL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    27.Şubat.2009
    Nereden
    Türkiye'nin kalbinden
    Mesajlar
    12,566
    @Ayşe Turan BAL



    Anaokulu Çocuğa Neler Öğretir?





    Anaokulu Çocuğa Neler Öğretir?

    Anaokulu çocuğa neler öğretir? İlerideki akademik ve sosyal yaşamına ne tür katkıları olur?

    Anaokulu çocuğun yaşamındaki ilk gerçek sosyal deneyimdir. Çocuğun merkez olduğu ve tüm ilginin üzerinde olduğu bir ortamdan uzaklaşıp ilgiyi, sevgiyi paylaştığı, bir düzen içinde grup halinde hareket ettiği, beklemeyi, sabretmeyi öğrendiği, tüm ihtiyaçlarını karşılaması için desteklendiği ilk ortamdır. Çocuk yuvaya giderek öncelikle düzen öğrenir. Her gün aynı saatte kalkıp, aynı düzen içinde okuluna gitmektedir. Bu ev yaşamında da düzen sağlar. Belirli bir saatte yatmayı, düzenli olarak kahvaltı etmeyi öğrenir. Düzenli ve sürekli arkadaşlıkları olur. Arkadaşlarını aramaya, onlar tarafından aranmaya başlar. Arkadaşlık ve arkadaşlarıyla paylaştıkları önemli olmaya başlamıştır. Anne-babası dışında öğretmeni ve okuldaki arkadaşları hayatında önemli olmaya başlarlar. Başka insanlarla ilişki kurmayı ve sürdürmeyi öğrenir. Evde ortaya çıkan sorunlarda sorun çözmek zorunda kalmayabilir ancak yuvada örneğin oyuncağını paylaşması gerektiğinde uygun yöntemle yaklaşamazsa hayal kırıklığı yaşayabilir ve bu yolla zaman içinde problem çözmeyi öğrenir. Kabul görmek, kabul etmek gibi sosyal kavramlar gelişmeye ve önem kazanmaya başlar. Yaşayarak, deneyerek öğrenme fırsatı elde eder. Her tür bilgi grupla etkileşim halinde öğretilmektedir ve mümkün olduğunca çocukların bir çok duyusuna hitap edebilecek bir öğretim planı uygulanır. Bu nedenle çocuğa evde öğretilen sistemsiz ve düz bir bilgiye oranla çok daha kalıcı ve muhakemeye olanak veren zengin bir öğrenme ortamı sağlanmaktadır. Bu tarz öğrenme çocukta sürekli bir öğrenme isteği ve ihtiyacı yaratmaktadır.

    Tüm bu bilgi ve deneyimin 6 yaşından önce kazanılmasının asıl önemi çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimi için bu yılların çok önemli yıllar oluşudur. Bu dönemde edinilen bilgiler hem çok kolay öğrenilmekte hem kalıcı olmakta ve öğrenme alışkanlığı geliştirmek açısından önem taşımaktadır. Anaokuluna giden çocukların gitmeyenlere oranlar ilkokulda çok daha uyumlu ve başarılı oldukları bilinmektedir. Ayrıca sosyal uyum ve arkadaşlık geliştirme becerileri açısından okul oncesi eğitim almış olan çocuklar çok daha şanslı olmaktadırlar. Okul öncesi eğitimin başka bir önemi de çocukların gelişimlerinin takip edilmesidir. Çünkü anne-babalar çocuklarının gelişim alanlarını dikkatle takip edebilecek bilgi ve beceriye sahip olmayabilirler. Ayrıca her çocuk gelişiminin bazı alanlarında sorunlar yaşayabilir, ileriki yaşlarda yaşaması olası bazı problemlere ait ipuçları verebilir. Bu belirtileri fark etmenin ve en uygun müdahalenin ne olduğuna karar vermenin en iyi yolu çocuğun anaokulu gibi yapılandırılmış bir ortamda düzenli şekilde takip edilmesidir.

    Her çocuk mutlaka anaokuluna gitmeli midir? Eğer gidemiyorsa anne-baba neler yapmalıdır?
    3 yaşından itibaren her çocuğun anaokuluna gitmesi önerilmektedir. Ülkemizde bir çok devlet okulunun anasınıfı mevcuttur ve her geçen gün de yaygınlaşmaktadır. Ancak çevresinde anaokulu bulunmayan ailelerin okul öncesi döneme ait çocuk yayınlarını takip etmelerinde yarar vardır. Anaokulları için üretilen ünite dergileri veya kavram öğreten ve bir çok beceriyi geliştiren bir çok yayın mevcuttur. Bunları takip edip günlük bir program dahilinde çocukların masa başında çalışmaya alıştırılmaları, el becerilerinin geliştirilmesi ve mümkün olduğunca yaşıtlarıyla bir arada oyun oynama olanağı sağlanması gerekmektedir. Ayrıca çocuk eğitimi ve gelişimi konusunda anne-babalar için hazırlanmış yayınların okunması, anne-babalara çocuğun eğitimi sırasında ortaya çıkabilecek olası problemlerle baş etme becerisi kazandıracaktır. Okumak, öğrenmek, çalışmak konusunda anne-babanın çocuğa örnek olması ve çocukta öğrenme isteği uyandırması önemlidir. Ülkemizde bir çok çocuk eline kalemi ilkokula başladığı gün almaktadır. Çocukların öğrenebilmeleri ve beceri geliştirebilmeleri için onlara fırsat verilmesi, teşvik edilmesi ve örnek olunmasının önemi unutulmamalıdır. Çocukların çok küçük yaşlarından itibaren onların becerilerini geliştirecek oyun malzemelerinin alınması-sağlanması önemlidir.

    Anne-babaların çocukların gelişim dönemlerindeki zihinsel ihtiyaçları konusunda bilgilenmeleri ve bu konuda bol bol okumaları gerekmektedir. Ancak bu yolla çocukları için en uygun oyun malzemesini bulabilirler ve onları kendi ilgileri ve becerileri doğrultusunda eğitebilirler.

    Anaokuluna başlayan çocuklara aileler nasıl davranmalıdır?
    Anaokuluna başlama hem aile için hem de çocuk için çok önemli bir ilk adımdır. Aileler bir çok kaygı yaşamaktırlar. Özellikle de anneye fazla bağımlı olan ve evde kural öğretilmemiş, sorumluluk verilmemiş olan çocuklar için anne-babalar daha fazla kaygı duymaktadırlar. Çünkü genellikle bu çocuklar daha fazla uyum problemi yaşamaktadırlar. Çocuklar becerileri gelişmeye başladığı dönemden itibaren kendi ihtiyaçlarını karşılamaları için teşvik edilmelidirler. Ayrıca, yemek, uyku, temizlik vb gibi konularda kurallar öğretilmelidir. Çocuk 2 yaşından itibaren yavaş yavaş nerede nasıl davranması gerektiği konusunda bilgilendirilmelidir. İstenen davranışlarla istenmeyen davranışların farkını öğrenmeye başlamalıdır. Burada tutarlılık önemlidir. İstenen davranışı karşısında her zaman olumlu bir ilgi alması çocuğu bu şekilde davranmaya isteklendirecektir. İsteklerinin makul ölçülerde karşılanması, bazı isteklerinin karşılanamayacağını bilmesi gerekmektedir. Aksi halde anne-babanın her talebi karşılayan tavrını çocuk girdiği her ortamda bekleyecek ve sonunda hayal kırıklığına uğrayarak yuvaya gitmek istemeyecektir.

    Öncesinde kural ve sınır öğretilen, sabretmeyi ve beklemeyi öğrenen ve anne ile bağımlılık ilişkisi yerine bağımsızlık özelliğini kazanan bir çocuk yuvaya başlamak konusunda pek bir sorun yaşamayacaktır.

    Anne-babanın çocuğun gideceği yuvayı çocuk olmadan seçmeleri ve karar verdikten sonra çocuğu götürmeleri uygundur. Çünkü seçme kararı çocuğa verildiğinde bizim için önemli olmayan kriterler çocuklar için önemli olabilir ve belki de pek uygun olmayan bir yuvayı çocuğumuz istediği için seçmek zorunluluğu oluşabilir. Biz de bunun etkisinde kalabiliriz.

    Çocuk için uygun yuvaya karar verdiğimizde çocuğa bundan sonra oyun oynayabileceği, arkadaş edineceği ve yeni bilgiler edineceği bir okula gideceği söylenmelidir ve bir gün sadece ziyarete gidilmelidir. Ziyaret saatinin çocukların eğlenceli bir aktivite saati olması yararlı olabilir. Tüm yuvayı gezdikten ve kendi öğretmenini tanıştırdıktan sonra yuva yetkilisi çocuğa yuva hakkında bilgiler verebilir. İlk gün fazla kalınmadan dönülmelidir. Özellikle 3 yaşındaki çocuklar için çocuk istekli de ilk hafta günde 1-2 saatten fazla yuvada kalmaması uygun olmaktadır. İkinci hafta 3-4 saate çıkarılabilir. Mümkün ise dönem boyunca, değilse hiç değilse 2 ay boyunca çocuğun yarım gün yuvaya devamı daha uygun olmaktadır. Çünkü 3 yaş grubu çocuklar için tüm gün program psikolojik olgunlaşmalarının yetersizliği nedeniyle fazla yoğun gelebilmektedir.

    Yeni başladığı dönemde çocuğa fazla soru sormak, yuvayı fazla övmek, ne yediğiyle fazla ilgilenmek, sık sık yuvaya gidip bakmak çocuğun uyumunu bozabilmektedir. Çocukla ilgili bilgileri çocuğunuz yanınızda değilken yuva yetkilisinden almalısınız. Çocuğu sorularla bunaltmak yerine kendi anlattığı bir şey olursa onu dinleyip, ne kadar takdir ettiğinizi ve okula başladığı için onunla ne kadar gurur duyduğunuzu belirtebilirsiniz.

    Her şey yolunda gidiyor görünürken bile bir gün birden bire çocuğunuz yuvaya artık gitmek istemediğin belirtebilir. Paniğe kapılmadan sıkıntısının ne olduğun anlamaya çalışmalısınız. Çünkü çocukların yuvaya gitmek istememeleri genellikle yuva ile ilgili bir sorun olmamaktadır. Bazen yeni bir kardeşin geliyor olması, bazen anne ile ilgili sıkıntılar, bazen evde olan bir huzursuzluk gibi bir çok neden çocuğun yuvaya gitmek istemediğin belirtmesine neden olabilmektedir. Bu durumda yuvadaki uzmanlarla görüşüp onlardan yardım almalısınız.

    *BEBEK GİBİ UYUYOR DİYENLERİN MUHTEMELEN HİÇ ÇOCUKLARI OLMAMIŞTIR..(LEO J.BURKE)

    *BİR ÇOCUĞA ÖNCE KONUŞMAYI ÖĞRETİRSİNİZ,SONRA DA SUSMAYI..(PROCHNOW)

    *ÇOCUKLARDAN ÇOK ŞEY ÖĞRENİRİZ.ÖRNEĞİN NE KADAR SABIRSIZ BİRİ OLDUĞUMUZU..(FRANKLIN P. JONES)

    *ÇOCUKLU AİLELER VE ÇOCUKSUZ OLANLAR..HER İKİSİ DE BİRBİRLERİ İÇİN ÜZÜLÜRLER..(ED HOWE)

    *ÇOCUKLARIN SEVGİ GÖRMEYE İHTİYACI VARDIR.ÖZELLİKLE DE HAK ETMEDİKLERİ ZAMAN..(HAROLD HULBERT)

    *İLK BAŞTA ANNE VE BABALARIMIZIN ÇOCUKLARI,SONRA DA ÇOCUKLARIMIZIN ANNE VE BABASI OLURUZ.DAHA SONRA ANNE VE BABAMIZIN ANNE VE BABASI,EN SONUNDA DA ÇOCUKLARIMIZIN ÇOCUKLARI OLURUZ..(MILTON GREENBLATT)

    *ÇOCUKLAR BİR ŞEKİLDE EVLİLİĞİN DEVAMINI SAĞLARLAR.VE BUNUN İÇİN PEK ÇOK YOLLARI VARDIR.ÖRNEĞİN O KADAR ÇOK TALEPLERİ OLUR Kİ AİLELER ONLARIN İHTİYAÇLARINI KARŞILAMAYA ÇALIŞIRKEN BİRBİRİNİN HATALARINI UNUTURLAR..(RICHARD ARMOUR)

    *EĞER BEBEĞİNİZ GÜZEL VE MÜKEMMELSE;HİÇ AĞLAMIYOR, HUYSUZLANMIYORSA,ZAMANINDA UYUYOR VE HER ZAMAN BİR MELEK KADAR İYİ NİYETLİYSE SİZ BİR ANNEANNESİNİZ!..(THERASA BLOOMINGDALE)

    *BİR ANNE İÇİN ÇOCUĞUNUN EN SEVİLİ OLDUĞU ZAMAN UYUDUĞU ZAMANDIR..(RALPH WALDO EMERSON)

    Ata'nın ışığı Türk çocukları
    Her Türk çocuğu daha konuşmaya başlarken büyüklerinden anlamlı, etkili ve çok güzel sözler duyar. Hele hele bu sözlerden birisi var ki üzerinde bir sevgi doğar. Sonra durmadan "Atatürk.. Atatürk.." demeğe başlar. Küçük beyninde bir ışık yanar. Bir ışık,bir sevgi belirir. Atatürk'ü bilmek ister. Atatürk sözünü duydukça, Atatürk'ün fotoğraf ve resimlerini gördükçe ve normal büyüme gelişimi süresince çevresindekilere sürekli Atatürk'ü anlatır. Defterine çocuk ilkin adını ve Atatürk adını yazar. Çevresinde gördüğü bahçe ve parkları süsleyen Atatürk heykelleri dikkatini çeker. O'nun resmini, heykelini gördüğünde "Atatürk!.." diye çığlık atar. Sonra Atatürk'üm diye şiirler okur. Zamanla Atatürk ilkelerini bularak akıl ve yüreğiyle gerçek bir Atatürkçü olur.

    Kemal Atatürk çocukları çok severdi. O'nun açık mavi gözleri her yerde çocukları arardı. Çağdaş ve mutlu Türkiye'yi çocuklarda görür ve çocuklarda bulurdu. Tüm yurt gezilerinde çocuklara sevgi ile yaklaşır, onlarla uzun uzun söyleşir ve değişik sualler yöneltirdi. Vedat Demirci'nin anılarından öğrenildiğine göre; Atatürk bir gün çocuk balosuna gider. Ortalıkta bir şaşkınlık havası doğar. Küçük bir oğlan salonun orta yerinde kalır. Bu yavru hayranlıkla bir süre Atatürk'e baktıktan sonra: "Atatürküm, seni öpmek istiyorum" der. Ortalığa bir sessizlik dalgası yayılır. Bu derin sessizliği Atatürk'ün sesi bozar "Öyleyse, gel öp" der. Çocuk koşarak Atatürk'ün boynuna sarılır. O sırada diğer çocuklar da: "Biz de.. Biz de.." diye bağırırlar. Böylece tüm çocuklar Ata'yı doya doya öperler. Bu görüntü çoğu kişiyi ağlatır.Büyük Atatürk de ağlar. Evet, Türk çocuklarının bu engin sevgisi için ağlar. Hem de sevinç gözyaşlarını dökerek. O gün çevresindekilere övünçle: İşte benim kuşaklarım" der.

    İlk bakışta Atatürk çok boylu gibiymiş görünür. Duruşunda bir heykel örneği, bakışlarında büyüleyici bir giz, geniş alnında ve kıvrık kaşlarında yüzünün etkisi belirir. Ulusunun özeliklerini kişiliğinde toplar. O, her şeyden önce yürekli, kararlı ve çalışkandır. İnsanları sever. Alçak gönüllü ve hoşgörülüdür. İleri görüşlü bir akıl adamıdır. Gelecekten geçmişe uzanan en güçlü bir ses ve karanlıkları ışıtan bir ışıktır. O, kendini arayan Türk çocuklarına şöyle seslenir: "Beni görmek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyor ve duyuyorsanız bu yeterlidir." Böylece O'nu hiç görmeyenler, en gerçek yanıyla görüp anladılar. Gerçekte yaşayan ve yaşayacak olan da düşünce ve duygularıdır, ilkeleridir. Cumhuriyet ve devrimleridir. Özgürlük ve bağımsızlık, çağdaş uygarlık bilincidir. Bunlardan oluşan Atatürk sevgisidir.

    Atatürk, yaşamı boyunca tüm sevdiklerine "Çocuk" diye seslenirdi. Çocuk sözcüğünü çok severdi. Bu sözde bir sevgi, bir yaşam ve bir canlılık bulurdu. O'nun çocuğu yoktu ama içinde bitip tükenmeyen bir çocuk sevgisi vardı. Son yıllarını da çok sevimli bir çocukla geçirdi. Ülkü. Ülkü, Atatürk'ün çocuk sevgisinin bir simgesi oldu. Hasan Rıza Soyak anılarında Ülkü'yü şöyle anlatır: "Atatürk'ün yanından hiç ayırmak istemediği, şipşirin bir çocuk vardı. O'na Ülkü adını vermişti. Ülkü, çocuklara karşı beslediği derin ilgiyi, ne kadar yerinde ve ne güzel belirten isim. Küçük Ülkü'yü sık sık Çankaya'daki evine getirirdi. Henüz yürümeye, bir kaç kelime ile konuşmaya başlamış olan bu çok sevimli hareketli yavruyu kucağına alır, kendisiyle saatlerce meşgul olurdu. Bir gün yanına girdiğim zaman onu yine büyük adamın kucağında bulmuştum. Şakalaşıyorlardı. Çocuk katıla katıla gülerek O'nun altın sarısı saçlarını çekiyor, burnuna yapışıyor, ara sıra yumuk elleriyle, yüzüne küçük küçük tokatlar indiriyordu. O da çocuklaşmış gibiydi. Bir yandan kahkahalarla gülüyor, bir yandan da , güya başını korumaya çalışıyordu. Bir aralık bana baktı. Gök parçası gözleri sevgi ve neşeden ışıl ışıldı."

    Atatürk o gün genel sekreterine "Çocukluk ne güzel şey.." deyip şunları ekler: "Çocuklar ne güzel, ne tatlı yaratıklar değil mi? En çok hoşuma giden halleri nedir bilir misin? Riyakarlık bilmemeleri, bütün istek ve duygularını içlerinden geldiği gibi açıklamaları."

    Yine Soyak'ın anlattığına göre: "Sonra, Ülkü'yü derin bir şefkatle bağrına bastı, iki yanağından öptü. Ben bu öpücüklerde, bütün çocuklara karşı olan sonsuz sevgisinin izlerini görür gibi oldum." Atatürk, ilk kez Ülkü'yü Gazi İstasyonunda anasının kucağında görür. Ülkü o zamanlar altı aylık ve şirindir. O'nu kucağına alır, sevip okşar. Ülkü sarılır ve öper. Sonraları Ülküsüz yapamaz.Sıkıldığı zamanlarda Ülkü'yü getirmelerini buyurur.

    Sonraları da bu buluşma düzenli sürer. Son hastalığında bile komadan çıktığında Ülkü'yü arar. Ülkü'nün anası bu konuyu şöyle anlatır: "İlk komadan dört gün sonra, Ülkü'yü istedi. Yatağının yanına oturttu. O'nu okşayarak bana: 'Cumhuriyet Bayramı yaklaştı, Ankara'ya gidin bayramı görsün Ülkü' dedi. Ülkü Atatürk'ün boynuna sarılıp 'Sensiz Ankara'ya gitmem' dedi. Bunun üzerine Atatürk: 'Ben de geleceğim' dedi."

    Ülkü, bir gün Atatürk'ü Çankaya'daki bahçede çimenler üzerinde görünce: "Kalk, Atatürk'çüğüm, hasta olacaksın" der. Bu söz Atatürk'ün çok hoşuna gider: "Ne duygulu çocuk" demekten kendini alamaz. "Kim olduğumu bilmeden beni nasıl seviyor" diye de duygularını belirtir.

    Atütürk Ulusunu, çocukları ve gençleri çok severdi. O'nun en büyük ülküsü halkla birleşmekti. 1923 yılında: "Yeni Türkiye Devleti, bir halk devletidir, halkın devletidir" derken bir yandan da Cumhuriyeti ve tüm devrimleri gerçekleştirdi. Köylüye önem verirdi. Bunu da şu, sözlerinden anlıyoruz: "Türk Milleti'nin gerçek efendisi köylüdür."

    Atatürk'ü en güzel öğretmenler anlar ve onlar anlatır. O, yeni kuşakları yetiştirme görevini öğretmenlere vermiştir. Yurt gezisi sırasında bir okulun sınıfına girer. O sırada duygulanır. En sıcak ve içten duygularını şöyle açığa vurur: "İstedim ki çocuk olayım." Bir sınıf dolusu çocuğa bakarak: "Sizin ders verdiğiniz, o ışık saçan çevrenizde bulunayım. Sizden feyz alayım, sizler beni yetiştiresiniz." şeklinde konuşur. "O zaman ulusum için daha yararlı olurum." cümlesini de ekler. Tüm çocuklardan ulusuna yararlı olmasını ister. Her yurt gezisinde öğretmenlerle konuşur. Sınıflara girdiğinde yerini vermek isteyen öğretmenlere: "Hayır oturunuz. Dersinize devam ediniz. Sınıfa girdiğiniz zaman, Cumhurbaşkanı bile, öğretmenden sonra gelir." diyerek öğretmelere gerçek değeri verirdi. Çocukluk günlerinden sözederken Çankaya'da yakınlarına "Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince, bunun bir kuruşunu kitaba ayırırdım. Eğer, böyle olmasaydı, bu yaptıklarımı yapamazdım" dediğini saptarız.

    23 Nisan 1920'de TBMM'yi açarak Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı çocuklara armağan eder. Dünyada ilk kez bir çocuk bayramı olur. Bununla çocuklara olan sevgisinin derecesini gösterir. 23 Nisan'da bütün kentleri ve merkezi çocuklar yönetir. Yarının büyükleri olan çocuklar bir yerde Başbakan, Bakan, Vali, Kaymakam ve Belediye Başkanı olurlar. Koltuklara oturup buyruklar verirler.

    Kurtuluş Savaşı'nın kazanılıp, Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk Cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı olur. Bunu sırasıyla devrimleri izler. Halifelik ve padişahlığın kaldırılması, din ve devlet yönetiminin biribirinden ayrılması olan laikliğin getirilmesi, fes yerine şapka ve diğer kıyafetteki devrimler, köhne yasalar yerine yeni çağdaş yasalar harf devrimi ve kendisinin baş-öğretmenlik yapması, dil devrimi ve diğer yeniliklerini Türk gençliğine emanet eder.

    Bunu şu cümlesi ile vurgular: "Cumhuriyeti biz kurduk, sizler yaşatacaksınız. "İşte, okullarda öğretmenler Atatürk'ü anlatır, yazar ve ozanlar söyler. Ama, ne yazılar; ne şiirler ve ne de sözlerle Atatürk bitmez. Nereye bakılsa O görülür, O bulunur. Tarih kitapları yazar; 1881 yılında doğdu, 1938 yılında öldü, diye. Ama Atatürk'ü ve Atatürkçülüğü anlamış çocukları bir tek ses halinde çığlık atarlar: "Atatürk ölmez.." diye. Çünkü O, duygu, düşünce, ilke, görüş ve devrimleriyle içimizde yaşar. Her başlangıç, her yenilik, her başarı Atatürk'ün ışıklı yoludur. Bu ışıksa tüm Türk çocuklarıdır. O, Türk çocuklarına ölmezliğiyle şöyle haykırır: "Cumhuriyeti biz kurduk, siz yaşatacaksınız..."
    __________________
    *ÇOCUKLAR GELECEĞE GÖNDERDİĞİMİZ VE ASLA GÖREMEYECEĞİMİZ MESAJLARDIR..(ANONİM)

    *ÇOCUK BÜYÜTÜRKEN EVİ TEMİZ TUTMAK;KAR YAĞARKEN KAPININ ÖNÜNÜ TEMİZLEMEK GİBİDİR..(PHYLLIS DILLER)

    *ÇOCUĞUNUZUN BÜYÜDÜĞÜNÜ NERDEN ANLARSINIZ?SİZE SORU SORMAYI KESERLER VE TABİ NEREYE GİTTİKLERİNİ DE..(P.J. O’ROURKE


    Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildi. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek evlatlarım bugünkü hayat için timi bir uzay yerine koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hatta erkeklerimiz de çok aydın, daha çok feyizli daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.
    Çocukluğum devri hatırladığım ilk saf mekteptir.

    Sizler yeni yem nesil Türkiye'nin genç evlatları yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yanılmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize dinlenmeden yorulmadan yürüyecekler.

    Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize tahilin hududu ne olursa olsun, en evvel , her şeyden evvel Türkiye'nin istiklaline ,temeli benliğine, milli geleneklerine düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.

    Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz tahsilin hududu ne olursa olsun, onlara esaslı olarak şunları öğreteceğiz:

    1)Milletine,
    2)Türkiye Devletine,
    3)Türkiye Büyük Millet Meclisine;
    düşman olanlarla mücadele lüzumu fertlerin bu mücadele gerekleri ve vasıflarıyla dayanmaya milletler için yasama hakları yoktur. Mücadele; mücadele lazımdır.


    Gelecek için hazırlanan vazifen evladına hiçbir güçlük karşısında baş eğmeyecek tam sabır ve dayanma ile çalışmaları ve öğrenmeleri çocuklarımızın anne ve babalarına yavrularının tahsillerinin tamamlamaları için her fedakarlığı göze almalarını tavsiye ederim.

    Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlarla bilhassa varlığı ile , hakkı ile, birliği ile çelişen bütün yabancı unsurlarla mücadele lüzumu ve milli düşünceleri tanı bir imanla her mukabil bileye karşı şiddetle ve fedakarane müdafaa zorunluluğu aşılanmalıdır. Yeni neslin tüm ruhsal kuvvetlerine her özelliğin ve kabiliyetin zevki mühimdir. Daimi ve müthiş bir savaş şeklinde beliren milletler hayatının felsefesi, bağımsız ve mesut kalmak için bu yüksek özellikler şiddetle istemektedir.

    İlk ve usta öğretim mutlaka insanlığın ve medeniyetin gerektirdiği ilini ve tekniği verir, fakat o kadar pratik bir tarzda versin ki çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkum olmadığına emin olsun.

    Yeni nesil en büyük cumhuriyetçilik dersim bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktır.

    Kadının en büyük vazifesi evlattır. İlk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse bu vazifenin ehemmiyeti layıkıyla anlaşılır. Milletimizin kuvvetli bir millet olmaya karar vermiştir.. Bugünün gereklerinden biride, kadınlarımızın her hususta yükselmesini. temindir. Bu sebeple kadınlarımızda alim ve teknik bilgi sahibi olacaklar ve erkeklerin seçtikleri Bütün tahsil derecelerinden seçeceklerdir. Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyecek ve birbirinin yardımcısı ve koruyucusu olacaktır.

    Çocuklarımızı artık düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimî düşüncelerine saygı beslemeye alıştırmalıyız. Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde; yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışılmalıdır."

    Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

    Bütün ümidim gençliktedir.

    Büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin çocukların yardımıyla meydana gelir.

    Milletin bağrında temiz bir nesil yetişiyor. Bu eser (Türkiye Cumhuriyeti Devleti) ona bırakacağım ve gözüm arkamda olmayacak.

    Çocuk sevgisi insan sevgisi için bir ihtiyaçtır.

    Küçük hanımlar, küçük beyler
    Sizin hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız.
    Memlekete asıl ışığa boğacak olan sizsiniz.
    Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.

    Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.


    Okul öncesi eğitim neden önemlidir?
    Okul öncesi eğitimin çocuklar, aileler ve toplum açısından birçok faydası vardır. 0-6 yaş arasını kapsayan erken çocukluk dönemi çocuğun en hızlı geliştiği dönemdir.

    Beyin yapısı ve fonksiyonlarının gelişiminin üçte ikilik bölümü 0-4 yaş arasında tamamlanmaktadır. Erken çocukluk dönemindeki deneyimler beynin çalışma biçimi için belirleyicidir. Yapılan çalışmalar okul öncesi eğitim alan çocuklarda okula devam oranlarının ve okul başarısının daha yüksek olduğunu göstermiştir.

    Okul öncesi eğitim sosyal ve duygusal gelişimi destekleyerek, yetişkinlik döneminde de kişilerin daha üretici ve verimli olmalarını ve sahip oldukları potansiyeli tam olarak kullanmalarını sağlar.
    Çocukların gelişim özellikleri, bireysel farklılıkları ve yetenekleri göz önüne alan, sağlıklı bir biçimde fiziksel, duygusal, dil, sosyal ve zihinsel yönden gelişimlerini sağlayan, olumlu kişilik temellerinin atıldığı, yaratıcı yönlerinin ortaya çıkarıldığı, çocukların kendilerine güven duymalarının sağlandığı, ebeveyn ve eğitimcilerin etkin olduğu kaliteli bir okul öncesi eğitim programına katılan çocukların diğer çocuklara kıyasla gelecekte okul başarıları daha yüksek, sosyal ve duygusal, sözel, zihinsel ve fiziksel gelişim açısından daha yetkin olduklarını araştırmalar göstermiştir.

    Okul öncesi eğitimin yararlarını kısaca şu şekilde sayabiliriz:

    1-Çocukların zeka puanlarında yükselme

    2-Sınıfta kalma ve okul eğitiminden ayrılma oranlarında düşme

    3-Çocukların beslenme ve sağlık durumunda iyileşme

    4-Sosyal ve duygusal davranış gelişiminin daha ileri olması

    5-Daha olumlu ebeveyn-çocuk ilişkisi

    6-Yetişkinlikte kendine yeten, ekonomik kazanç potansiyeli yüksek bireyler olmak

    Bu yüzden bu dönemde çocuğun zihinsel ve bedensel olarak yeterli beslenmesi ve etkileşimde bulunabildiği, onun gelişimini destekleyen bir ortamda bulunması gerekmektedir. Erken çocukluk eğitimi insan gelişiminin başlangıç noktasıdır. Okul öncesi eğitim, çocukların ve ülkemiz insanının uzun vadede daha üretken, daha yaratıcı, sorun çözmede daha yetkin olmasını sağlar.

    Okul öncesi eğitim çocuğu ilköğretime hazırlar mı?
    İlköğretime hazır olmanın şartlarından biri çocuğun kendi yaşına uygun zihinsel gelişim düzeyine erişmesidir. Buna paralel olarak ilkokula başlayacak her çocuğun bazı temel becerileri kazanmış olması şarttır. Okul öncesi eğitim bu becerilerin kazanılmasında önemli bir rol oynar.

    Okul öncesi eğitimin okula hazır olmayı sağlama açısından kazandırdığı becerileri şöyle özetleyebiliriz:

    Sosyal olarak, çocuklar oyuncakları paylaşmanın yanında yetişkinin ilgisini, yiyecekleri paylaşmayı ve karşılıklı konuşmayı öğrenirler. Ayrıca yaşıtlarıyla çatışmaları ve ilişkilerde ortaya çıkan sorunları çözümlemeyi ve kendini nasıl ve ne zaman koruyacağını ve diğer çocukların hakkına saygı göstermeyi de öğrenirler. Bütün bunlar çocuğun ileriki yaşamında ortaya çıkan tüm sorunları çözmesine yardımcı olacak problem çözme becerilerinin artmasını sağlar.

    Duygusal olarak, kendi işlerini kendisi yapması, sorunları kendisinin halletmesi ve bazı kararları kendisinin vermesi sayesinde kendine güveni yükselir.

    Anne-babadan ayrı kalabileceğini ve onların bulunmadığı zamanlarda da kendisine bakabileceğini görmek çocuğun öz güven ve bağımsızlık duygularını artırdığı gibi, kendi kendini avutma ve oyalama becerilerinin gelişmesine yardımcı olur.

    Ayrıca toplu yaşamanın gerektirdiği sınırlara ve kurallara uymayı da anaokulunda öğrenirler.

    Fiziksel olarak kesme, yapıştırma, boyama, kalem kullanma gibi faaliyetlerin düzenli olarak yapılması sonucu ince motor becerileri gelişir.

    Ayrıca koşma, zıplama, fırlatma, tırmanma gibi kaba motor fonksiyonlarını da kullanır ve geliştirir.

    Zihinsel olarak, nesneleri eşleştirme, sınıflandırma, ölçme, gözlem yapma ve fikirler üretme gibi matematik ve bilim becerilerini kazanır.

    Canlandırma, taklit ve hayali oyunlar sayesinde hayal gücü gelişir. Arkadaşları ve öğretmenleri ile konuşmak dil becerilerini geliştirir.

    Kitapları incelemek, boyama ve çizimler yapmak, arkadaşlarına mektup yazmak gibi faaliyetler de erken okuma ve yazma yetilerinin gelişmesine yardımcı olur.

    Ayrıca anaokulundaki faaliyetlerin dikkat ve konsantrasyon gerektirmesi çocuğun beyninin bu fonksiyonlarının gelişimine katkıda bulunur.

    Dikkat eksikliği sorunu ve öğrenme güçlüğü olan çocukların erken farkedilmesi ve okula başlamadan gerekli önlemlerin alınmasını sağlar.

    Tüm bunlar da okula hazır olması ve okul başarısı açısından önem taşır. Okul öncesi eğitimin yararlarını kısaca şu şekilde sayabiliriz:

    1-Çocukların zeka puanlarında yükselme

    2-Sınıfta kalma ve okul eğitiminden ayrılma oranlarında düşme

    3-Çocukların beslenme ve sağlık durumunda iyileşme

    4-Sosyal ve duygusal davranış gelişiminin daha ileri olması

    5-Daha olumlu ebeveyn-çocuk ilişkisi

    6-Yetişkinlikte kendine yeten, ekonomik kazanç potansiyeli yüksek bireyler olmak

    Bu yüzden bu dönemde çocuğun zihinsel ve bedensel olarak yeterli beslenmesi ve etkileşimde bulunabildiği, onun gelişimini destekleyen bir ortamda bulunması gerekmektedir. Erken çocukluk eğitimi insan gelişiminin başlangıç noktasıdır. Okul öncesi eğitim, çocukların ve ülkemiz insanının uzun vadede daha üretken, daha yaratıcı, sorun çözmede daha yetkin olmasını sağlar.

    Okul öncesi eğitim çocuğu ilköğretime hazırlar mı?
    İlköğretime hazır olmanın şartlarından biri çocuğun kendi yaşına uygun zihinsel gelişim düzeyine erişmesidir. Buna paralel olarak ilkokula başlayacak her çocuğun bazı temel becerileri kazanmış olması şarttır. Okul öncesi eğitim bu becerilerin kazanılmasında önemli bir rol oynar.

    Okul öncesi eğitimin okula hazır olmayı sağlama açısından kazandırdığı becerileri şöyle özetleyebiliriz:

    Sosyal olarak, çocuklar oyuncakları paylaşmanın yanında yetişkinin ilgisini, yiyecekleri paylaşmayı ve karşılıklı konuşmayı öğrenirler. Ayrıca yaşıtlarıyla çatışmaları ve ilişkilerde ortaya çıkan sorunları çözümlemeyi ve kendini nasıl ve ne zaman koruyacağını ve diğer çocukların hakkına saygı göstermeyi de öğrenirler. Bütün bunlar çocuğun ileriki yaşamında ortaya çıkan tüm sorunları çözmesine yardımcı olacak problem çözme becerilerinin artmasını sağlar.

    Duygusal olarak, kendi işlerini kendisi yapması, sorunları kendisinin halletmesi ve bazı kararları kendisinin vermesi sayesinde kendine güveni yükselir.

    Anne-babadan ayrı kalabileceğini ve onların bulunmadığı zamanlarda da kendisine bakabileceğini görmek çocuğun öz güven ve bağımsızlık duygularını artırdığı gibi, kendi kendini avutma ve oyalama becerilerinin gelişmesine yardımcı olur.

    Ayrıca toplu yaşamanın gerektirdiği sınırlara ve kurallara uymayı da anaokulunda öğrenirler.

    Fiziksel olarak kesme, yapıştırma, boyama, kalem kullanma gibi faaliyetlerin düzenli olarak yapılması sonucu ince motor becerileri gelişir.

    Ayrıca koşma, zıplama, fırlatma, tırmanma gibi kaba motor fonksiyonlarını da kullanır ve geliştirir.

    Zihinsel olarak, nesneleri eşleştirme, sınıflandırma, ölçme, gözlem yapma ve fikirler üretme gibi matematik ve bilim becerilerini kazanır.

    Canlandırma, taklit ve hayali oyunlar sayesinde hayal gücü gelişir. Arkadaşları ve öğretmenleri ile konuşmak dil becerilerini geliştirir.

    Kitapları incelemek, boyama ve çizimler yapmak, arkadaşlarına mektup yazmak gibi faaliyetler de erken okuma ve yazma yetilerinin gelişmesine yardımcı olur.

    Ayrıca anaokulundaki faaliyetlerin dikkat ve konsantrasyon gerektirmesi çocuğun beyninin bu fonksiyonlarının gelişimine katkıda bulunur.

    Dikkat eksikliği sorunu ve öğrenme güçlüğü olan çocukların erken farkedilmesi ve okula başlamadan gerekli önlemlerin alınmasını sağlar.

    Tüm bunlar da okula hazır olması ve okul başarısı açısından önem taşır. Okul öncesi eğitimi, 0-72 ay grubundaki çocukların gelişim düzeylerine ve bireysel özelliklerine uygun, zengin uyarıcı çevre imkanları sağlayan, onların bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden gelişmelerini destekleyen, kendilerini toplumun kültürel değerleri doğrultusunda en iyi biçimde yönlendiren ve ilköğretime hazırlayan temel eğitim bütünlüğü içerisinde yer alan bir eğitim sürecidir.
    Okul öncesi dönem, çocuğun gelişiminin hızlandığı yıllardır. Bu dönemde verilen eğitim, çocuğun geleceğine yön verir. Yapılan araştırmalarda çocukluk yıllarında kazanılan davranışların büyük bir kısmının, yetişkinlikte bireyin kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendirdiği gözlenmiştir.
    Okul öncesi eğitim kurumları, çocuğu diğer çocuklarla sağlıklı bir ortamda bir araya getirir. Çevre-uyarıcı zenginliği zihinsel deneyimlerini çeşitlendiricidir. Çocuğun yeteneklerini, ilgilerini ortaya koymasını ve geliştirmesini destekleyicidir.
    Okul öncesi eğitimi, çocuğun duygularının gelişimini ve algılama gücünü artırır. Akıl yürütme sürecinde ona yardımcı olur. Çocuğu genel kültür değerlerine dayalı sosyal bir ortam içinde eğiterek, toplumun kültür değerlerini özümlemesinde yardımcı olur. Çocuğa kendi düşünce ve duygularını açığa vurma olanakları sağlanarak kendisini anlamasına ve ortaya koymasına fırsat verir.
    Araştırmalar, yetersiz çevrede büyüyen çocukların zihinsel gelişmelerinin geri kaldığını ve potansiyellerini tam olarak gerçekleştiremediklerini ortaya koymuştur. İlkokula başladıklarında bu çocukların daha iyi şartlarda büyüyen çocuklarla aralarında zihinsel ve sosyal gelişme açısından büyük farklar vardır. Okul öncesi eğitim bu farklılığın azalmasını sağlar.
    Özellikle yetersiz çevrede büyüyen çocuk sayısının çok olduğu Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, okul öncesi eğitimin erken uyarıcı ve telafi edici işlevi büyük önem taşımaktadır. Türkiye’de okul öncesi eğitim kurumları gelişim göstermeye başlamışsa da bu alandaki eğitim çeşitli nedenlerle yeteri kadar yaygınlaşabilmiş değildir. OKUL ÖNCESİ EĞİTİM
    Aile çevresindeki koşulları ne denli iyi ve elverişli olursa olsun, çocuğu taşıtlarıyla birlikte uygun bir ortamda ve uzman eğiticilerin gözetimin de temel öğrenim olan ilköğretime hazırlamak, daha olumlu sonuçlar vermektedir.
    Gelişmekte olan ülkemizde sanayileşmenin paralelinde, yaşam koşulları kadının çalışmasını zorunlu kılmış, bu da okul öncesi eğitimin önemini bir kat artırmıştır.
    Yaşamın özelikle ilk üç yılında, annenin, çocuğunun eğitimiyle meşgul olması, hiçbir kişi ya da kurumdan yardım istememesi kuşkusuz en sağlıklı yoldur. Ancak yaşam koşulları sebebiyle, annenin aileye ekonomik katkıda bulunmak üzere çalıştığı durumlarda, “bakıcı “ dan yararlanma seçeneği birçok eğitimsel yanlışı da beraberinde getirmektedir. Çocuk model olarak kendisine bakan bu kimseyi aldığından, onun konuşmasındaki dilbilgisi hatalarını, örf ve adetlerini taklit yoluyla öğrenecektir. Daha da önemlisi, anneye en çok gereksinim duyduğu bu dönemde anneyle fizik temastan ve duygusal etkileşimden uzak büyücek, bu da çocuğu kişiliğini ve duygusal gelişimini önemli bir biçimde etkileyecektir.
    Büyükanne yanında bakım, aşırı hoşgörü ve şımartma nedeniyle, eğitimsel açıdan tehlikelidir. 0-3 yaş çocuğunun kurumda bakımı da özel bir uzmanlık işti. Bu yaş çocuklarına hizmet veren kreşlerin özel hemşire, doktor, uzman pedagog ve psikologları bünyelerinde görevlendirmeleri gerekir.

    ANAOKULUNUN ÖNEMİ
    Çocuğun oyun gereksinimini en iyi karşılayan toplumsal kurum, “Anaokulları “dır.
    3-6 yaş çocuklarının eğitimini gerçekleştiren anaokulunu, annenin yokluğunu giderecek bir kurum olarak değil de, annenin tek başına çocuğun üzerindeki ilk yıllardaki rolüne katkıda katkıda bulunan ve bu rolü yaygınlaştıran bir kurum olarak değerlendirmek gerekir.
    Anaokulu, ilköğretime hazırlık olmaktan çok, ailenin dışına atılan ilk adım olarak düşünülmelidir. İlk üç yıl içinde çocuk, model olarak aldığı anne ve babasından alabileceğini alır ve kendisine tanınan fırsatlar ölçüsünde belirli bir psiko-sosyal olgunluğa varır. Ancak bu gelişim sınırlıdır.
    Froebel’ in deyişiyle:” Anaokulunun amacı, öğrenmeye ilgi uyandırmaktır.”Anaokulu, çocuğa bilgi aktarmaktan çok, çocuğun içinde var olan yeteneklerin serpilip gelişmesine yardımcı olur. Çocuk, anaokulunda en iyi oyun ortamını bulur,işbirliğini geliştirir,yaşıtlarıyla ilişkiye girer. Anaokulu çocuğu, kendi hakkını korurken, paylaşmayı ve başkalarının özgürlüğünü zedelememeyi öğrenir.
    Anaokulları, çocukların sözel faaliyetlerine önem veren ve onlara hareket imkanı hazırlayan kurumlar olmalıdırlar.
    Anaokulunda renk, sayı ve kavramlar, çocuğun düşüncesine uygun bir biçimde somuta indirgenerek verilir. Parmak boya ve resim faaliyeti, su oyunu, kum oyunu, ritmik jimnastik, bloklarla oynama önde gelen oyun dizileri arasında sayılabilir. Çocukların en hoşlandıkları dramatik oyun köşeleri, doktorculuk, Bebekçilik, bakkalcılık köşeleridir. Çocuk en iyi ve örgütlü oyun ortamını anaokulunda bulur.
    Anaokulunun temel öğretim programı içinde insan ve hayvanları tanıtma, ülkemizi ve dünya ülkelerini tanıma, önemli olay ve günlerle, trafik, görgü gibi çeşitli kuralları öğrenme sayılabilir.
    Anaokulu, aynı zamanda kuralları en etkili bir biçimde öğretebilen bir kurumdur. Çocuk, yaşıtlarıyla ilişkiye girerek birlikte yaşamayı, yemek yemeyi, uyumayı ve oynamayı öğrenir. Böylece başkalarının özgürlüğünden haberdar olur,”ben” ve”başkası “ kavramlarının bilincine vararak yardımlaşma ve işbirliği duygusunu geliştirir.
    Anaokullarının, çocukları ilköğretimlere hazırlayan birer kuruluş niteliğinde olmaları önemlerini daha da artırmaktadır. Toplumsal işlevleri büyük olan anaokulları , çocukları barındıran değil, fakat onları eğiten ve biçimlendiren çok önemli eğitim kurumlarıdır. Bu tür kurumların yalnızca ticari amaçla açılmaları, çocukların gelişimlerini olumsuz açıdan etkiler.
    Birlikte yaşama ve çalışmayı öğrenirken, çocuğun ayrıntılarıyla kopya edeceği, sağlıklı bir öğretmen modeline ihtiyacı vardır. Bu sebeple, anaokulu öğretmeninin olumlu bir model oluşturmasının yanında, yeterli düzeyde pedagojik formasyona sahip olması ve mesleğini sevmesi gerekmektedir.
    Bunun yanı sıra anaokulu öğretmeni, çocuğun gelişim ve uyumundaki karmaşık psikolojisiyle, ihtiyaç duyduğu çevre koşullarını bilebilmelidir.
    Kısaca anaokulları, annesi çalışmayan çocuklar için 4 yaşından, annesi çalışan çocuklar için 3 yaşından itibaren gerekli ve yararlı kuruluşlardır.
    Ancak, burada anaokullarının nitelikli olması, amacının çocukları barındırmak değil, başarılı bir eğitim olması gerektiğini vurgulamakta fayda vardır.

    Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzm. Nuray Yetkin


    .ALINTIDIR.
    TÜLÜL and Ayşe Sarıkaya like this.

  • #2
    istmom - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    06.Ekim.2016
    Mesajlar
    1
    @istmom







    Detaylar için teşekkürler. Çok doyurucu bir yazı. Tabii bu yazıyı okurken çocuk ne zaman okuma öğrenmeye başlamalı sorusu aklıma geliyor. onun içinde aşağıda bulduğum makaleyi tavsiye ederim: ÇOCUĞA HANGİ YAŞTA OKUMA ÖĞRETİLMELİ - EkipNormaRazon

  • #3
    AysegulErman - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.Kasım.2016
    Mesajlar
    1
    @AysegulErman







    Yazıyı çok beğendim. Cevapta yazan ekip norma razon websitenide okudum. ama okul öncesi çocukta uyum sorunu konusuna da dikkat etmek lazım. yine aynı siteden alıntı yapıyorum

  • #4
    TÜLÜL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    08.Aralık.2009
    Nereden
    istanbul
    Mesajlar
    2,182
    @TÜLÜL







    öğretmenler veliiler ve çocuklar açısından yararlı bir yazı metini paylaşım için teşekkürler ayşe öğretmenim

  • YORUM BIRAKMAK İÇİN ÜYE OLMALISINIZ !

    ÜYE OLMAK İÇİN TIKLA

    Benzer Konular

    1. Ana sınıfında neler yaparız?Kurallar neler? (renkli ve başka yerde yok!=)
      Konu Sahibi Gülşah MUTLU Forum DEĞERLER EĞİTİMİ ETKİNLİKLERİ
      Cevap: 88
      Son Mesaj : 25.Eylül.2013, 11:28
    2. Anaokulunun Kalitesini Neler Belirler? Anaokulu ve Kreş Seçerken Broşüre Aldanmayın!
      Konu Sahibi Meltem YANIKOĞLU Forum Bilinçli Anne-Baba Olma Rehberi
      Cevap: 0
      Son Mesaj : 13.Eylül.2011, 13:18
    3. Anaokulu Çocuğa Neler Öğretir?
      Konu Sahibi Ülkü DUYSAK Forum ÇOCUKTA RUH SAĞLIĞI
      Cevap: 2
      Son Mesaj : 19.Mart.2010, 02:25
    4. guilligle tavşan, mantar, kurbagalı göl ve daha neler neler (alıntı)
      Konu Sahibi @su@ Forum KAĞIT İŞLERİ-KATLAMA
      Cevap: 17
      Son Mesaj : 26.Şubat.2010, 21:50
    5. rulodan formula arabaları,şiselerden bowling,kutudan at ve araba ve daha neler neler
      Konu Sahibi @su@ Forum Diğer-Karışık Artık Materyal Etk.
      Cevap: 10
      Son Mesaj : 03.Şubat.2010, 17:48

    Yetkileriniz

    • Konu Acma Yetkiniz Yok
    • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
    • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
    • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
    •  

    Giriş

    Facebook ile Baglan Giriş