Bilinçaltı hiç uyumaz, yorulmaz ve dinlenmez. Her zaman iş başındadır. Sizinle tartışmaz Hangi düşünce fikir, inançları yazarsanız, nesnel olarak da onları yaşarsınız. Diğer bir deyişle içeri ne yazarsanız, dışarıda onu alırsınız.

Bilinçaltı, ona ilettiğiniz her şeyi gerçek kılmaya çalışacaktır. Bu nedenle ona doğru fikirleri iletmeniz gerekir.

Eski zamanlarda, Hermes Trismegistus dünyanın en büyük, en güçlü büyücüsü olarak tanınıyordu. Ölümünden yüzyıllar sonra mezarı açıldığında, eskilerin bilgeliğiyle ilgilenenler merak ve umutla bekliyorlardı. Yüzyılların en büyük sırrının bu mezarda bulunacağı söyleniyordu. Öyleydi de. Sır şuydu: “İçte neyse, dışta o. Üstte neyse, atta o.” (Joseph Murphy)

Diğer bir değişle; iç dünyanızda, bilinçaltınızda ne varsa, dışarıda da yani nesnel dünyada da karşınıza o çıkacaktır. Bu yüzden hayat prensibinin içinize ritmik ve uyumlu bir biçimde akmasına izin verin. Olumsuz ve kötü şeyler düşünürseniz, bu düşüncelerin etkisi sizin için yıkıcı olur. Olumsuz doğaya sahip bu duygular sık sık ülser, kalp sorunları, gerginlik ve anksiyete gibi sorunlar doğurur. Etrafınıza bir bakın, gergin ve sinirli bir yapıya sahip insanların sürekli mideleri ağrır, boyun kasları gerilir ve yaşamdan zevk alamazlar.

Benimsediğimiz olumsuz fikirlerle kendimizi incitiriz. Öfke, korku,, kıskançlık, kin duyarak kendinizi kaç defa yaraladınız. Bunlar bilinçaltınıza giren zehirlerdir. Bilinçaltınıza hayat dolu düşünceler iletin.

Hani derler ya, kalbini bozma, kalbini karartma, benim kalbim temiz. Neden bu kelimeleri kullanırız? Tasavvuf ile ilgilenen insanlar, kalbini kötü huylardan temizlemek için yıllarca nefislerini terbiye ederlermiş. Örneğin Yunus gibi Mevlana büyük tasavvuf alimleri, “Allah’ım kalbimizi sabit kıl” diye dua ederlermiş. Onların içinde sevgi en saf, en salt haliyle bulunuyordu ve tarihe geçtiler. Hal böyleyken, kalbinde sürekli kıskançlık, kin, öfke, hased gibi kötü huylar bulunduran insanların, iç huzurları olmadığı gibi, başkalarına da huzur vermezler.

Benimsediğimiz düşünce kalıplarına dikkat etmeliyiz. Aksi takdirde, kıskanç, fesat, öfkeli bir insan olmaktan kendimizi kurtaramayız. Bu göz göre göre uçuruma yuvarlanmak gibi bir şey olur. Öfke insanın yaradılışında vardır. Bu duyguyu yok etmek mümkün değildir. Yapabileceğimiz en iyi şey, öfkeyi kontrol altına alabilmektir. Hırslı olmak ta aşırıya gidildiğinde zarar verir. Ama optimum uygulandığında, insanı sürekli motive eden bir unsurdur.

İyi düşünürseniz iyi şeyler, kötü düşünürseniz kötü şeyler olur. Gün boyunca ne düşünürseniz o olursunuz. Neye inanırsanız, onu yaşarsınız. Düşüncelerimizin yansımasını yaşıyoruz.

İnsanlar hasta olduğunda; onların iyileşmesine vesile olan şey, genelde ilaçlar olarak bilinirdi. Bu günkü araştırmalar gösteriyor ki, iyileşme bilinçaltında başlıyor. Doktorlar bir noktaya kadar tedaviyi sürdürüp, daha sonra beklemeye başlıyorlar. Tam o anda, bilinçaltı devreye giriyor. Binlerce yılın bilgeliğini, sizin ektiğiniz düşünce tohumlarıyla birleştiriyor. İlaçlarla hastalığa çare aramak ile birlikte; bilinçaltının iyileştirici gücüne biraz güvenmek de yerinde olacaktır.

Bilinçaltınız sizinler önseziler, dürtüler, sezgiler, tutkular ve fikirler aracılığıyla konuşur. Size her zaman yükselmenizi, sınırı aşmanızı, gelişmenizi, ilerlemenizi, macera yaşamanızı ve yol kat etmenizi söyler. Sevme dürtüsü, başkalarının hayatını kurtarma isteği, bilinçaltının derinliklerinden gelir.

Siz düşüncelerinizin toplamısınız. Olumsuz düşünce ve imgeleri benimsemekten kaçınabilirsiniz. Karanlıktan kurtulmanın yolu ışıktır; soğuğun üstesinden gelmenin yolu, sıcaktır olumsuz düşüncenin üstesinden gelmenin yolu da bunun yerine iyi düşünceyi koymaktır. İyiyi beyan ederseniz, kötüler ortadan kaybolacaktır.


ALINTIDIR.