Türk Tarih ve Türk Dil Kurumları için hazırlanan bir yasa taslağı her iki kurumun tüzel kişiliklerini kaldırıyor ve Atatürk'ün vasiyeti ile sahip oldukları haklar ve gelirler "Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu"na devrediliyor. Tarih Kurumu'nun vasiyetname uyarınca İş Bankası'nın karını alması da artık zorlaşırken, kurumun başkanı ünlü tarihçi Prof. Dr. Ali Birinci'nin görev süresi de uzatılmıyor.

ATATüRK tarafından kurulan ve dünyanın en saygın bilim merkezlerinden olan Türk Tarih Kurumu, çok yakında tarih olmak üzere.
Hazırlanan yeni bir yasa taslağı ile Tarih Kurumu'nun yanısıra Türk Dil Kurumu da sıradan birer "şube müdürlüğü" konumuna getiriliyor ve tüzel kişilikleri son buluyor. Tarih Kurumu'nun üç yıldan buyana başkanlığını yapan ünlü tarihçi Prof. Dr. Ali Birinci'nin görev süresi de uzatılmıyor. Bu durumda, Atatürk'ün her iki kurumun bilimsel çalışmalarını rahatça sürdürebilmeleri maksadıyla vasiyetnamesine koyduğu hükümler de uygulanamaz duruma geliyor.
Atatürk, 1931'de Türk Tarih Kurumu'nu kurmasının ardından 1932'de de Türk Dil Kurumu'nu oluşturmuş ve vasiyetnamesinin 6. maddesinde, sahibi olduğu İş Bankası hisselerinden elde edilecek gelirlerinin CHP'nin aracılığı ile bu iki kuruma aktarılmasını istemişti.

İLK DEĞİŞİKLİK 12 EYLüL'DE
12 Eylül 1980 darbesinin ardından askerî yönetim her iki kurumun yapısında değişikliğe gitmiş, Tarih ve Dil Kurumları'nı yeni kurulan "Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu"na bağlamış ve buna ek olarak bir de "Atatürk Araştırma Merkezi" oluşturulmuştu.
Askerî yönetimin hazırladığı yasanın bazı maddelerinde kanun hükmünde kararname yapılan bazı değişiklikler 1995 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilince, her iki kurumun hukukî statüsü askıda kalmıştı. CHP, bunun üzerine İş Bankası'ndan kurumlara verilmek üzere tahsil ettiği gelirleri ödemeyi durdurmuş, anlaşmazlık uzun bir mahkeme sürecinden sonra çözülebilmiş, kurumlar Atatürk'ün mirasındaki hisselerini alabilmişlerdi ama yasal boşluklar yüzünden gerekli harcamaları yapamıyorlardı.
Yüksek Kurum Başkanı Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız tarafından hazırlanan ve kurumların bağlı olduğu başbakanlık tarafından TBMM'ye sunulmak üzere Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a verilen tasarıda, Tarih ve Dil Kurumları'nın tüzel kişilikleri kaldırılıyor ve bütün yetkileri ile hakları Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu'na devrediliyor. 40 maddeden oluşan tasarıda bu iki kurumun yanısıra Atatürk Araştırma Merkezi ile Atatürk Kültür Merkezi'nden sadece tek bir maddede bahsediliyor ve Atatürk'ün vasiyeti de devreden çıkartılarak tüzel kişilik ile bütün hakların Yüksek Kurul'a ait olduğu söyleniyor.
Tasarıda yeralan daha da şaşırtıcı bir gelişme 30. maddede görülüyor ve Atatürk'ün vasiyetnamesinden kaynaklanan bütün gelirler, Yüksek Kurul'un gelir kaynakları arasında gösteriliyor. Vasiyetnamenin, İş Bankası'nın gelirlerinin doğrudan doğruya Tarih ve Dil Kurumları'na verilmesini emreden 6. maddesi böylelikle uygulanması tartışmalı bir hale getiriliyor ve CHP'ye bankanın gelirlerini her iki kuruma devretmeyi reddetme imkanı da tanıyor. Tüzel kişilikleri yeni yasa ile kaldırılmış olan Tarih ve Dil Kurumları'nın bu şekilde bir gelişmeye itiraz ve dava açma hakları da ortadan kalkmış oluyor.

BAKANLIK öNCEDEN UYARDI
Tasarı hazırlandığı sırada çeşitli kuruluşların da görüşleri alındı. Görüşüne başvurulan çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Türk Tarih ve Dil Kurumları'nın tüzel kişiliklerinin korunması gerektiğini, tüzel kişiliklerinin kaldırılmasının olumsuz sonuçlar getirebileceğini ve bu maddenin tasarıdan çıkartılmasını istedi. Ancak bu husus, Yüksek Kurul tarafından gözardı edildi.
Türk Tarih ve Dil Kurumları'nda bundan sonra yaşanacak olanları, yandaki kutuda okuyabilirsiniz...


İş Bankası'nın karı kuruma gitmeyecek, CHP'de kalacak

YENİ tasarı Türk Tarih ve Dil Kurumları'ın tüzel kişiliklerini ortadan kaldırıyor ve her iki kurumu da birer "şube müdürlüğü" konumuna indiriyor. Bu durumda ortaya hukukî bir karmaşa çıkması da kesin gibi görülüyor.
İşte, Atatürk'ün vasiyetini baştan aşağı değiştiren ve kurumları birer şube müdürlüğü haline getiren yeni tasarının olumsuzlukları:

* PARASIZ KALABİLİRLER: Atatürk, vasiyetnamesinin 6. maddesi ile başta İş Bankası'nın yıllık karı olmak üzere, bu vasiyetten kaynaklanan bütün gelirleri Türk Tarih ve Dil Kurumları'na devrediyor ve vasiyetin uygulanması ile CHP'yi görevlendiriyordu.
önceki yıllarda CHP ile her iki kurum arasında ödemeler konusunda anlaşmazlık çıkmış ve hükümler yerine getirilmemişti. Vasiyetname uzun süren davaların kurumların lehine sonuçlanması üzerine yeniden uygulanabilmiş ve kurumlar CHP'nin hesaplarında birikmiş olan paralarını alabilmişlerdi.
Yeni tasarının yasalaşması halinde her iki kurumun tüzel kişilikleri ortadan kalkacağı için miras konusunda daha önce olduğu gibi ileride de yaşanabilecek sorunlarda Türk Tarih ve Dil Kurumları herhangi bir hukukî girişimde bulunamayacak ve dava açamayacak duruma geliyor.

* öLENE KADAR BAŞKANLIK: Tasarının dikkat çekici hükümlerinden biri de 33. maddenin 6. fıkrasında yeralıyor ve Yüksek Kurul'un başkanlığına ve başkan yardımcılıklarına atananların, görev sürelerini yaş haddine bağlı olmaksızın tamamlayabilecekleri öngörülüyor.
Böylelikle, devlet memurluğunda uygulanan yaş sınırlaması bu yasa ile devreden çıkartılıyor ve Yüksek Kurul'da görev alacak kişilerin belli dönemlerde yapılacak uzatmalarla hayatlarının sonuna kadar bu makamlarda kalmalarının önü açılıyor.

* YETKİSİZLİK TARTIŞMASI: Ankara'da, kamudaki emeklilik yaşının 65 olmasına rağmen şu anda 67 yaşında bulunan Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız'ın iki yıldan buyana kurumla ilgili olarak aldığı kararların ve imzaladığı belgelerin hukukî bakımdan geçerli olup olmadığı da tartışılıyor.

Asıl kadrosu üniversitede olan Prof. Yediyıldız, akademisyenlerin emeklilik yaşının 67 olduğunu ve bunun göreve devam etmesi için bir sakınca oluşturmadığını söylüyor. Ancak 65 yaşını tamamlayanların görev sürelerinin uzatılması için Bakanlar Kurulu kararı gerektiği ifade ediliyor.
Daha önce Atatürk Kültür Merkezi'nin başkanı olan Prof. Dr. Taciser Onuk'un da, kadrosunun üniversite olmasına rağmen 65 yaşını doldurduğu gerekçesi ile başkanlığı bıraktığı hatırlatılıyor ve Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız'ın bu durumda 1 Temmuz 2010'dan buyana attığı imzaların kurum açısından geçersiz olduğu söyleniyor.


İstemiyorsanız gönderin ama iftira atmayın, ayıptır!

TüRK Tarih Kurumu'nun üç yıldan buyana başkanlığını yapan Prof. Dr. Ali Birinci benim neredeyse kırk seneden buyana dostumdur ve kitap meraklılarının gözünde idol kabul edilmiş saygın bir bilim adamıdır.
Prof. Birinci, görevde bulunduğu üç sene içerisinde 310 bin cild kitap yayınladı. Eskiden çıkmış ama artık "nadir kitap" haline gelmiş olan eserleri yeniden bastı. Kurumun 1930'lu ve 40'lı senelerde yaptırdığı ve o zamandan buyana depolara atılmış olan kaynak kitapların tercümelerini de yayınlamaya başladı ve çok daha önemlisi, bütün bu eserleri kurumun kapalı olan matbaasını tekrar faaliyete geçirerek bastırdı, piyasaya eski dönemlere oranla çok daha ucuz bir fiyattan verdi.
Varı-yoğu kitap olan ve hayatını kitaplar üzerine kurmuş olan Ali Birinci ile dün konuştum. Gayet üzgündü ve "Kurumun başından ayrılmam mesele değil, isteyen istediği kişi ile çalışma hakkına sahiptir, sözleşmemi uzatmazlar ve bırakıp giderim. Beni sözleşmemin uzatılmaması değil, uzatılmayı engellemek için çamur ve iftira atılması üzüyor" dedi. Prof. Birinci, hazırlanan taslak hakkında ise konuşmak istemedi.
Sonra, "Basılacak kitaplar için kağıt temininde rüşvet aldığım yolunda bir iddiayı ortaya atıp duruyorlar ama hiçbir şekilde tutmayacağını düşünmüyorlar. Kağıt, bizde sadece Devlet Malzeme Ofisi'nden alınır. Bunu gayet iyi bildikleri halde, beni yine de karalamaya çalışıyorlar" dedi.
Türk Tarih Kurumu'nun faaliyete başlayıp yayın yapmaya başladığı 1930'lu ve 40'lı yıllar, genç ama fakir Türkiye'nin hububat satarak döviz kazanmaya ve ayakta durmaya çalıştığı devirlerdi...
Ve bu kurum artık en olgun dönemi olan bugünlerde bütün yetkilerinden soyutlanarak sıradan bir "şube müdürlüğü" haline gelmek üzere...

Habertürk