21. yüzyılda ağırlıklı olarak Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde hâlâ kin, nefret ve düşmanlığa dayalı cinayetler işleniyor. Kıskançlık, çekememezlik ve cehalet sonucu yıllarca sürdürülüyor. Parçalanmış ailelerin, yaşadıkları sefaletler de cabası.

OSMAN SAĞIRLI - ADEM DEMİR

13 şehri dolaştık, yüzlerce aile ile görüştük


‘SUS PİS PKK’LI’ CİNAYETİ

Van, Kan davalarının sıkça yaşandığı illerden. Erçiş’e bağlı Deliçay’da 2010 yılında köpek yüzünden cinayet işlendi. Öç alma devam edince 2011’de yine olay çıktı ve bir aile Van’ı terk etmek zorunda kaldı. 12 Haziran seçimlerinden önce adaylarla ilgili sarf edilen sözlerden ötürü Hıdıri ve Kalki aşiretleri mensupları arasında kavga çıkmış ve olay 3 kişinin ölümü 12 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanmıştı. Hıdırilerin ileri geleni İsmet Albayrak, “Birisi belediye başkanı ‘çok hırsız’ diyor. Diğeri de ‘sus pis PKK’lı’ deyince söz atışması nedeniyle kavga çıkıyor. Sonuçta 3 kişi öldü. Ama işi uzatmadık barıştık” derken Kalki aşiretinden İsa Aydın da barıştan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “hiç yere insanlar öldü. Kini sürdürmenin bir anlamı yoktu” diyor.



Siverek Belediye Başkanı Ahmet Murat Bucak

Babamın, annemin, kardeşlerimin, amcalarımın ve onların çocuklarının hatta torunlarının yani neredeyse tüm sülalemin içinde yer alacağı bir haberi yazacağımı kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Zaten 17 yıldır çalıştığım hiçbir yayın organında birinci derecede yakın akrabalarımla ilgili olumlu ya da olumsuz bir habere imza atmadım. Gerekmedi de. Ama şimdi beraberinde bazı riskleri getirse de babam, iki ağabeyi ve 3 erkek kardeşinin tüm çocuk ve torunlarının daha doğrusu ‘Demir’ soyadını taşıyan bütün akrabalarımın odağında yer aldığı bir hikâyeyi yazmak zorunda hissetim kendimi.

GÜNEYDOĞU’NUN ACISI

Bu hikâye kin, nefret, husumet ve düşmanlığa dayalı ve ne yazık ki sonucunda kan ve ölüm var. Üstelik bu sadece aileme mahsus da değil. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan on binlerin hikâyesidir aynı zamanda. Ağırlıklı olarak Türkiye’nin iki bölgesinde; kıskançlık, çekememezlik ve cehalet sonucu meydana gelen cinayetler, kin ve düşmanlıkla yıllarca sürdürülüyor. Karşılıklı tarafların birbirinin canını yakan ve ocaklarına ateş düşürdüğü bu hadiseleri yaşayan pek çok kişi bulunuyor. Aslında artık yüzyılımızın utanç verici hikâyeleri olmaları gerekirken hâlâ ısrarla sürdürülen bu olayların adı; Kan Davaları. Çok çeşitleri var kan davalarının. Her birinin türlü türlü sebebi mevcut. Ama hepsinin temelinde intikam almaya dayalı düşmanlık var. Tabii cinayetlerin beraberinde getirdiği parçalanmış aileler, rezaletler ve sefaletler...

MEŞRU GÖRENLER VAR

“Sıradan bir köpek dalaşı yüzünden üç kişiyi öldürdü”, “Babasını öldüren üvey kardeşini jandarmaların gözü önünde vurdu”, “Arazi anlaşmazlığı yüzünden çıkan kavgada 5 kişi öldü onlarca yaralı var” , “Kanlısını facebook’ta buldu. Alış veriş merkezinde infaz etti”, “İstanbul’a göç eden kanlısını ÖSS çıkışında vurdu” gibi haberlerin ardı arkası kesilmiyor. Geçmişe göre azalma gösterse bile kan davaları halen bölgenin hâlâ acı bir gerçeği. Doksan yıla yaklaşan Cumhuriyet yönetimine rağmen “öç almak”, “kanı kanla yıkamak”, “adaleti kendi elleriyle yerine getirmek” âdeti Türkiye’nin birçok yerinde toplumsal meşruiyetini koruyor. Kan davasını, aile şeref ve namusunun korunmasına yönelik destansı bir alınyazısı görenlerin sayısı az değil. Durum böyle olunca bölgede kan davası nedeniyle pek çok cinayet haberi geliyor. Ardı arkası gelmeyen dramatik olaylar bizi bölgedeki “kin” ve “nefret” duygusu sonucu işlenen cinayetlerin sebeplerini anlamaya itti. Bu sebeple günlerce Van, Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa, Bitlis, Mardin, Hakkâri, Şırnak gibi illerde bunlarla bağlantılı olarak göçlerin yaşandığı İstanbul, Çanakkale, Denizli ve Mersin gibi illerde kan davasını sürdüren ve kini, nefreti, öfkeyi barışla sonuçlandıran taraflar ile aydınlarla görüştük. Kan davalarıyla ilgili dosya hazırlayacak bir kişinin kendi ailesindeki hadiseyi görmezden gelmesini etik bulmadığım için kendi ailemin yaşadıklarından başlamayı tercih ettim.

BİRLİKTE HAREKET

Ailemin davasının detayına geçmeden önce; kan davaları hakkında biraz bilgi vermekte fayda var. Ansiklopedilerde ve wikipedi’yada; Kan davası, iki aile veya aşiret, kabile arasındaki öldürme silsilesi olarak tanımlanıyor. Kan davasında silsileyi başlatan, farklı bir ifadeyle ilk katil kim olursa olsun, katile karşı sürekli katil çıkar, yıllarca, on yıllarca silsile halinde sürer. Türk Dil Kurumu’nun internet sitesindeyse “Geçmişte iki aile arasında cinayetten, kan akmış olmaktan veya başka bir nedenden oluşmuş düşmanlık” şeklinde tarif ediliyor. Kısacası kan davaları, hukuk kuralları içinde cezalandırmayı kabul etmeyip, cezalandırmayı kendi elleriyle yapan kişilerin davasıdır. Kan davası kapsamında genellikle tek tek cinayetler işlense de, bazı bölgelerde ve bazı durumlarda birden fazla insanın öldürüldüğü hatta kadın ve çocukların da içinde bulunduğu toplu kan davası cinayetleri de yaşanmıyor değil. Buna en bariz örnek Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilgeköy katliamında yaşananlar gösterilebilir. Toros Üniversitesi Rektör Yardımcısı Sosyolog Prof. Dr. Ahmet Özer, kan davalarının mantığında “birlikte saldırı birlikte savunma mekanizması” anlayışının yattığını söylüyor. Prof. Özer’e göre Türkiye’nin acilen bir kan davası haritasının çıkartılması gerekiyor. Nerede kim niçin bu cinayetleri işliyorsa bunların nedenlerinin ortaya konulması ve ona göre çözümlerin üretilmesi gerekiyor. Oysa bu konuda devletin sınıfta kaldığı rahatlıkla söylenebilir. Devlet, konu üzerinde gerektiğince çalışmadığı gibi kan davalarına yönelik resmi bir rakam da sunamıyor. Zira istatistikî verilerin hazırlandığı bir çalışmaya da rastlanmıyor.

TEK KİŞİ 850 DAVA ÇÖZDÜ

Resmi bilgilere dayanmasa da 3 binden fazla kan davasının olduğu tahmin ediliyor. Çünkü pek çok köy, ilçe ve şehirde birden fazla kan davası bulunuyor. Bunların hepsi hukuk nezdinde cinayet olarak algılandığı için ayrıca “kan davaları” şeklinde tasnif edilmiyor. Yine de kan davalarının sayısına ilişkin ipucu verecek çalışmalar var. Mesela Diyarbakır’da Sait Özşanlı Barış Komitesi’nin elinde bu konuda bilgiler mevcut. Özşanlı iki yıl önce vefat etti. Şu anda onun barış mirasını oğlu Metin Özşanlı sürdürüyor. Metin, “Babam, 850 kan davasını barışla sonuçlandırdı. 2009 Eylül’ünden bu yana bizde 52 davayı barışla sonuçlandırdık. Hal etmemiz gereken çok dava var” diyor. Bucak Aşireti üyesi ve Siverek Belediye Başkanı Ahmet Murat Bucak da “Son yıllarda 50’den fazla davayı çözdük” diye konuşuyor. Eldeki verilere göre; Van, Şanlıurfa, Batman, Muş, Bitlis, Hakkâri, Diyarbakır, Mardin ve Şırnak kan davalarının en çok görüldüğü şehirler. Kan davası, bazen aileleri ve aşiretleri bir şehirden diğerine, hatta bölgeden bölgeye bile göçe zorluyor.





7 yıldır yarı açık cezaevinde yaşıyoruz

Demir ailesinin 200’e yakın mensubu 7 yıldır köylerinde adeta yarı açık cezaevinde mahkum hayatı yaşıyorlar. Yeni bir olayın çıkmaması için de 10 kilometre yakınlıktaki Erciş ilçesi yerine 100 kilometre uzaklıktaki Van’da alış veriş yapmak zorunda kalıyorlar.

Bundan yedi yıl önceydi. Tarihler 25 Şubat 2005’i gösteriyordu. Soğuk bir kış gününde Van’ın Erciş ilçesine bağlı Keklikova köyünde yaşayan babam Kemal Demir, beni aradı. Telefonda endişeli bir şekilde, “Oğlum amcan Zeki Demir ile arkadaşın Raif Zengin(aynı zamanda Zeki’nin damadı) arasında problem çıktı. Konuş bir şeyler yap. Ya da emniyet yetkililerine haber ver önlem alsınlar” demişti. Bu görüşmenin ardından hemen Raif Zengin’i aradım. Çünkü Raif Zengin hem akrabam hem de sevdiğim bir arkadaşımdı. Kendisine sakin olması gerektiği konusunda telkinde bulunmak istedim. Fakat o anda beni dinlememişti Raif. Aslında olay aile içi şiddetten kaynaklanıyordu. Raif Zengin ile eşi Kışmış Zengin bir süredir geçinemiyorlardı. Hatta Raif, eşini darp ediyordu. Buna rağmen “boşanın telkinlerine” Raif, “hayır” diyordu. Eşi ise bir ara savcılığa başvurmuş ve boşanmak için yasal girişimde dahi bulunmuştu. Aile içi şiddet devam ederken Raif Zengin ikinci defa evlenmiş ailedeki gerginliğin had safhaya çıkmasına yol açmıştı. Son olarak 24 Şubat 2005 tarihinde tekrar eşini dövünce, birinci eşi Kışmış, soluğu önce Emniyette ardından da savcılıkta almıştı. Gerekli şikâyetleri yaptıktan sonra ise Erciş’teki evini terk ederek Keklikova Köyü’ndeki baba evine sığınmıştı. Şikâyet üzerine Emniyet yetkilileri Raif Zengin’i ararken bu duruma sinirlenen Raif ve 4 akrabası ellerindeki silahlarla kayınpederinin evinin önünde “eşimi nasıl getirirsin” diye hesap sormakla meşgul olmuştu. Çıkan kavgada silahlar patladı. Zengin, baldızının rastgele etrafa sıktığı kurşunlardan birisinin tesadüfen isabet etmesi üzerine can verdi.

AİLELERİ KAHREDEN CİNAYET

Bu durum herkesi kahretti. Çünkü Demir Ailesi ve Zengin Ailesi aynı aşiretin mensupları. Aynı zamanda yakın akrabalık bağları var. Zeki Demir’in kızı Kışmış, Zenginlerin gelini ve beş çocuk sahibi. Zenginlerin kızı Aysel ise Cemal Demir’in eşi. Aysel-Cemal çiftinin 13 çocuğu var. Yani Demir ailesinin fertleri damatlarını, Cemal Demir’in çocukları ise dayılarını kaybettiler. Açılan davada “Ağır tahrik altında faili belli olmayacak şekilde adam öldürmeye teşebbüsten” üç kişi ceza aldı. Fakat olay bununla bitmedi. Demir Ailesi ve Zengin Ailesi arasındaki husumete dayalı kavgalar tekrarlandı. Yaralamalar oldu. Netice itibarıyla çıkan kavgalarda Demir ailesinden toplam 9 kişi değişik zaman dilimlerinde ortalama bir yıl cezaevinde kaldılar. Zengin ailesinden ise 3 kişi aylarca tutuklu kaldılar. Bu ateşin sönmesi ve kan davasına son verilmesi amacıyla araya yüzlerce kişi girdi. Barış için defalarca heyetler gitti Zengin Ailesine. Ama her seferinde Demir’in barış teklifleri ret edildi.

YILLARDIR BİTMEYEN KİN

Yedi yıldır husumet devam ediyor. Demir Ailesi yarı açık cezaevi hayatı yaşıyor. Erkekler 10 kilometre mesafedeki ilçeye rahatlıkla gidip gelemiyorlar. Alış verişlerini 100 kilometre uzaklıktaki Van’da yapıyorlar. Demir ailesinden 200’ü aşkın insan diken üstünde. Zira anlayışa göre Demir soyadı taşıyan herkes düşman ve görüldükleri yerde vurulmaları gerekiyor. Oysa pek çoğunun olayla uzaktan yakından ilgisi yok. Olayın neden olduğu olumsuzluklar da çoluk çocuk herkesin hayatını perişan etmiş vaziyette. Zengin Ailesi’nin de kaybı büyük, acıları derin. Hadiseden büyük bir pişmanlık duyulduğu açık. Ama nedense bir türlü kin, nefret ve husumet kaynaklı düşmanlığa son verilmiyor. Zengin Ailesi’nin damadı Cemal Demir, stres ve üzüntüden ötürü sağlık sorunlarıyla boğuşuyor. Kayınpederi, kayınbiraderleri ve diğer yakınlarının düşmanlığı sürdürmesine isyan ediyor ve “Ne olursunuz, Allah rızası için bu anlamsızlığa bir son verin” diye çağrıda bulunuyor. Kemal Demir ise “İkinci üçüncü bir hadisenin daha yaşanmaması için köyümüzde adeta ceza çeken mahkûmlar gibiyiz. Bir hata sonucu evladımız öldü. Onların acısı olduğu kadar bizim de acımızdır. Bu olay, kanla temizlenmez. Bunu barışla temizlemek gerekiyor. Bizler her seferinde elimizi uzatıyoruz. Havadaki barış elini tutun” diye konuşuyor. Zenginler, beni düşman olarak gördükleri için Osman Sağırlı onlarla görüştü. Yaşar Zengin, “kimseyle bir düşmanlığımız yok” iddiasında. Ancak bu gerçekleri yansıtmıyor.



Türkiye