YÖKün Son Kararı, İşsiz Öğretmen Kitlesini Genişletmeyi Amaçlayan Bir Umut Tacirliğidir
Bilindiği üzere YÖK Genel Kurulu, öğretmenlik mesleğinin niteliğine ilişkin son derece olumsuz sonuçlara yol açacak bir karara daha dün imza atmıştır. Buna göre YÖK Genel Kurulu, eğitim fakültesi dışındaki bir yükseköğretim kurumunda okuyan ve öğretmen olmak isteyen üniversite öğrencilerine formasyon eğitimi verilmesi kararı aldı. Genel Kurul kararına göre, üniversite öğrencileri okurken formasyon eğitimi alabilecek. Eğitim fakültesi bulunan tüm üniversiteler, formasyon eğitimi verebilecek. Alınan karar uyarınca, sözkonusu formasyon eğitimi, öğrencilerin yüksek öğrenimlerinin beşinci yarıyılında başlayacaktır.


Eğitim Sen olarak, gerek hükümetin gerekse YÖK’ün bir yandan öğretmenlik mesleğinde ve eğitimde niteliği düşüren, diğer yandan işsiz öğretmenlerden oluşan kitleyi genişleten bu umut taciri politikalarına karşı duruşumuzu, bundan önce alınan benzer kararlar sırasında da ifade etmiştik.


Nitekim geçtiğimiz yıl 3 Ağustos’ta yaptığımız bir açıklamada, “öğretmenlik, formasyon gerektiren ve bunun için de örgün eğitimin tüm olanaklarıyla öne çıkması gereken bir ihtisas mesleğidir. Ancak geçtiğimiz günlerde Açıköğretim Fakültesi mezunlarının da öğretmen olabilmesinin önünü açabilecek ve öğretmenlik mesleğinde önemli niteliksel gerilemelere yol açması mümkün olan bir düzenlemeye gidilmiştir. Bu düzenlemeye göre bu yıl ilk kez Açıköğretim Fakültesi, Felsefe, Sosyoloji ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerine öğrenci alacaktır.” demiştik.


Öte yandan 24 Eylül 2009’da yaptığımız açıklamada da, YÖK’ün aldığı karara öğretmenlik mesleğinin geleceği ve niteliği açısından itirazlarımızı dile getirmiştik. Zira YÖK, Fen-Edebiyat ve İlahiyat fakültesi öğrencilerine yüksek lisans yoluyla formasyon verilmesi uygulaması yerine, formasyonun 2, 3 ve 4. sınıflardan itibaren verilmesi yönünde yeni bir karar almıştı. YÖKün aldığı karara göre 2009- 2010 öğretim yılından itibaren İstanbul, Marmara, Atatürk ve Uludağ üniversitelerinin Fen-Edebiyat ve İlahiyat fakültelerinde lisans öğretimi sırasında pedagojik formasyon derslerinin verilmesi planlanmıştı.


Bakanlık yetkililerinin açıklamalarına göre bugün Türkiye’de 140 binin üzerinde öğretmen açığı bulunmaktadır. Bizim bulgularımız ise bunun çok daha üstündedir. Öte yandan öğretmen olarak atanabilmek için bekleyen eğitim fakültesi mezunlarının sayısı ise bu açığı kapatmaya yetecek de artacak düzeydedir. Dolayısıyla ortada öğretmen eksikliği yoktur; aksine yüksek puanlarla bu bölümleri kazanıp 4 yıl boyunca örgün öğretim ve özel ihtisas görmüş, kendisini başından itibaren bu mesleğe adayıp işsizlik gibi sıkıntıları göğüslemeyi göze almış öğretmen adaylarının atanması ve öğretmen açıklarının derhal giderilmesi sorunu vardır.


Eğitim Sen olarak ısrarla ve yeniden belirtiyoruz: öğretmenlik mesleği örgün eğitimle kazanılması gereken kimi nitelikler gerektirmektedir. Arka arkaya gelen bu düzenlemelerle öğretmenlik mesleği sıradan bir meslek haline getirilmektedir. Bu karar, Milli Eğitim Temel Kanunu’nda 43. maddede tanımlanan öğretmenlik mesleği ile de çelişkiler barındırmaktadır. Zira ilgili maddede; “Öğretmenlik Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir.” ifadesi yer almakta ve “öğretmenlik mesleğine hazırlık genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon ile sağlanır” ifadeleriyle öğretmenlik mesleğinin özel eğitim gerektirdiği hükme bağlanmaktadır.


Bu durumda soruyoruz: Öğretmen açıklarını kapatmak için gerekli sayıda atama yapılmazken gündeme gelen bu uygulama, işsiz öğretmenler kitlesinin sayısını arttırmak için midir? Hükümet ve sorumlu bakanlık, daha bir ay önce yaptığı açıklamada, öğretmen atamalarının bundan böyle Şubat ayında gerçekleştirilmeyeceğini belirtmiştir. Yani gündeminde öğretmen açıklarını kapatmak gibi bir perspektif yoktur. Kaldı ki yeni öğretmenlerin çoğunluğu da yine sözleşmeli olarak atanmaktadır.


İşsiz öğretmenlerin sayısının yüzbinlerle ifade edildiği bir ortamda, tüm fakültelerde okuyan öğrencilere öğretmen olma hakkı tanıyan bu uygulama, eğitim fakültelerini işlevsizleştirdiği gibi, uzmanlaşma konusundaki tüm bilimsel ölçütleri de tersyüz etmekte ve işsiz öğretmenlerin sayısını arttırarak daha ucuz, güvencesiz ve sendikasız şartlarda çalışmayı kabullenecek geniş çaplı bir işsizler ordusu yaratmayı amaçlamaktadır. Bunun adı, umut tacirliği yapmaktır.


Kaldı ki tüm bölümlerde okuyan öğrencilere öğretmen olma hakkı tanıyan bu uygulama, Türkiye’yi yöneten kadroların üniversite öğrencisi gençlere kendi alanlarında iş yaratmak konusunda ne kadar aciz olduğunun itirafı olarak da yorumlanmalıdır. Bir yandan onlarca yeni üniversite açan hükümet, diğer yandan da yeni iş alanları yaratamamakta, takip ettiği piyasacı modelde, üniversite mezunu işsizlerin sayısı günden güne artmaktadır. Herkese öğretmen olma hakkı verenlerin, yakında tüm fakültelere de Öğretmenlik Fakülteleri adını vermesi kimseyi şaşırtmamalıdır.


Öğretmen yetiştirme sistemini yap-boz tahtası haline getiren bu istikrarsız uygulamalardan derhal vazgeçilmeli, varolan işsiz öğretmenlerin atamaları yapılarak öğretmen açıkları derhal kapatılmalı ve öğretmenlik mesleğinin ihtisas gerektiren bir meslek olduğu gözlerden kaçırılmamalıdır. Eğitim Sen, bu politikaların takipçisi olmayı sürdürecektir.


memurbiz