Bilim Taraf Tutmamalıdır, Bilim Tarafsız Olmalıdır

Bilimin Tarafsız Olması Gerekliliği

Materyalizm, var oluşun bir “Var Edicinin” eseri olduğuna inanan ve bu temel üzerine kurulu dine karıştırılan akıl, mantık ve bilim dışı ritüellere, hurafelere verilen tepkilerin sonucu kurulmuş bir felsefedir denilebilir. Fakat hurafelerin, akıl ve mantık dışı ritüellerin karıştırılması dinin bir eksikliği ya da hatası olmaması gerektiği dikkate alınmamış, bütün bunlardan doğrudan doğruya din sorumlu tutulmuştur.

Gerçekte bunun sorumluluğu dinin değil, öz çıkarları uğruna dine bu tür olguları sokanlarındır. Son dönemlerde materyalizmi ve uzantısı olan felsefeleri savunma uğruna bilimden uzaklaşıldığını; sahtekârlıklar, aldatmacalar gibi bilim dışı yöntemlere başvurulduğunu, bir bakıma materyalizm ve uzantıları felsefelerin şiddetle tenkit edip karşı çıktıkları yozlaştırılmış din benzerliğine dönüştürüldüklerini hayret ve ibretle gözlemlemekteyiz.

Birbirinin zıttı inançları temsil eden bu iki görüş nice bin yıllardan beri amansız bir mücadele halindedir. Var oluş sorusunu kendisine soran herhangi bir insan bu yanıtlardan (varoluş sorusunun birbirine karşıt sadece iki yanıtı vardır) birini seçmek zorundadır.

Fakat bu seçim kolay değildir. Bunun en büyük nedeni de birbirine zıt cevapları temsil eden gruplardan her birinin doğruyu yani gerçeği buldukları, diğer grupta olanların çok kötü bir şekilde yanılıp aldandıkları konusundaki inançlarıdır ve bu inançlarını koruyup, yaymak için sarf ettikleri çabalarıdır.

Fakat doğru yani gerçek tektir. Gerçekten de gruplardan birisi çok kötü bir şekilde yanılıp aldanmaktadır. Fakat her iki grupta doğru yolda olduklarını, gerçeği bulduklarını inandıklarından bu inançlarını savunmak için her yolu denemektedirler.

Bir bakıma bu iki grup arasındaki amansız savaş zamanımızda da bütün şiddetiyle sürmektedir. Bu savaşın günümüzdeki en büyük ve en güçlü silahı görsel ve basılı medya diğer ifade ile yoğun propagandadır.

Bir inanç ya da görüşü taassuba varan bir inatçılıkla her ne pahasına olursa olsun savunmak, bu savunmada bilgiyi bir silah olarak kullanmak, bilimi istedikleri mecralara doğru sürüklemek bir bilgi kirliliğinin oluşmasının en büyük nedenidir.

Her iki görüşün birbirine zıt oluşu; birinin ak dediğine diğerinin kara demesi, bu zıtlıkları bilimsel kisveler giydirilerek ustalıkla ortaya sürülmesi gerçeği arayanların kafalarını karıştırmakta, bu kişiler şaşırıp orta yerde kala kalmaktadırlar.

Bilimin propagandalara alet edilmesi bilimsel etiğe zarar vermektedir. Bu durum oldukça yekûn teşkil eden kararsızları daha da şaşırtmakta, bilime ve bilim adamlarına karşı güvensizliğe neden olmaktadır.

Bu kararsız grubun böylesine şaşırıp orta yerde kala kalmalarında yerden göğe kadar haklıdırlar. Çünkü verilecek karar öylesine önemlidir ki kişiler bu kararla hayat çizgilerini çizecek, bu çizgilerin gösterdiği yöne doğru yürüyeceklerdir.

Seçilen yolun getirdiği inancın etkisi yalnız kişinin kişisel hayatıyla sınırlı kalmaz. Toplumsal bir yaratık olan insanoğlunun oluşturduğu toplum düzeninin de doğrudan etkilidir. İnsan topluluklarının doğal bir sonucu olan devlet yapısı da genellikle bu inancın sınırlarıyla çizilip yönlendirilir.

Zıtlıklar ısrar ve inatla savunulsa bile şüphesiz ki gerçek birdir ve insanların isteklerine, inançlarına göre değişmezler. Gruplardan birinin yanılıp aldanmışlığı bilimsel yollardan kanıtlanmadıkça her iki grubunda yanıldıklarını ya da yanılmadıklarını düşünmek zorunda kalırız.

Yanılan ya da yanılmayan görüşün doğru tespiti de ancak tam bir bilimsel tarafsızlıkla mümkün olabilir. Bilimsel tarafsızlıkta her iki görüşü eşit mesafede durarak savundukları varsayımları bilimin hassas terazisinde tartmaktan geçer.

Yanıtlardan birinin tarafı olan materyalizmin üzerinde kurulduğu temellerden birisi de bilimsel olmaktır. Bu nedenle materyalizmin bazı bilimsellik kıstasları vardır. Örneğin gözlem ve deneylerle sınanmayan, sınanamayan hiç bir bulguyu bilimsel kabul etmez.



Taraftarlarına göre materyalizm bilimin ışığıyla aydınlanmış aydınlık bir yoldur. Bu nedenle bir Var Edicinin varlığının gerçekliği gözlem ve deneylerle sınanamadığı için bilim dışıdır ve kabul edilemez.

Fakat öyle olaylar vardır ki geçmiş zamanlarda oluşmuştur ve tekrarı da mümkün değildir. Bu nedenle gözlem ve deneylerle sınanması mümkün olmayabilir. Fakat bu olayların sonuçlarıyla ilgili kanıtları ortadadır.

Sonuçlarını gösteren kanıtlara bakarak pekâlâ bir olay hakkında bilimsel irdelemelerde bulunup, doğru sonuçlara ulaşılabilir. Örneğin Big Bang teorisinin öngördüğü büyük patlama tahminen 14 milyar yıl önce gerçekleşmiş olmalıdır. Bilimsel olarak gözlemlenmesi ve tekrarı mümkün görülmemektedir. Fakat sonuçlarının kanıtları ortadadır.

Bu kanıtlardan yola çıkarak sonuçları tespit etmek, bu sonuçlardan da Big Bang teorisi hakkında bilimsel sonuçlara ulaşmak pekâlâ mümkün olabilir. Eğer kanıt bulguları doğruları işaret ediyorsa biz Big Bang teorisinin gerçek olduğunu söyleyebiliriz. Bu tespitte bilimsel olur.

Yine örneğin evren uzay dediğimiz Büyük Bütünde parıldayan minik bir bilye gibidir. Materyalistlerce sonsuz bir hiçlik olduğu zannedilen uzayda (tersinim teorisi bu görüşte değildir) evrenimize benzeyen ya da benzemeyen başka evrenler var mıdır sorusuna; bu konuda gözlem ve deneyler yapamadığımızdan vardır ya da yoktur şeklinde bir cevap veremiyoruz.

Bu durumda uzayda evrenimizden başka evren var mıdır sorusu gözlem ve deneylerle sınanma imkânı olmadığından bilimsel olmayacak mıdır? Yukarıda verilenler nihayet örneklerdir, binlerle çoğaltılabilir.

Bilime ulaşmanın tek yolu bilime inanmak, her türlü önyargılardan uzak, tarafsız bir şekilde bilime yaklaşmak, herhangi bir konuda herhangi bir sonuca ulaşmışsa bu sonucu; inançlarımıza, fikirlerimize ters düşse bile içtenlikle kabullenmek, hatalarımızı buna göre düzeltmektir.

Tabi ki bu tarafsız davranış dinci, ateist ayırımı yapmadan herkes için geçerlidir. Bir inancı ya da ideale bilimsel verilere göz ardı edecek kadar körü körüne bağlanmak bilimsel bir davranış olmaz.

Bilimin ortaya koyduğu bulgulardan inanç ve düşüncelerimiz doğrultusunda olanları alıp da diğerlerini inkâr edip yok saymak ya da işimize gelmeyen gerçekleri türlü gerekçelerle değiştirmeye çalışmak bilimsel bir davranış olmayacaktır.

Böyle bir davranışın tek bir ismi vardır ki o da koyu taassuptur. Bilim bulguları inceler ve doğruluğu kesin olan bulgular bizi nereye götürüyorsa onu kabul eder. Bunun dışındakiler dogmatiktir.


Hüdai Çakmak