Aşk Mektupları 2


             

Ä°letiÅŸim


 05xx xxx xx xx


vbnetron


[email protected]

×

Aşk Mektupları 2

  • #1
    Ayşe Turan BAL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    27.Şubat.2009
    Nereden
    Türkiye'nin kalbinden
    Mesajlar
    12,566
    @Ayşe Turan BAL



    Aşk Mektupları 2





    Aşk Mektupları 2

    YARIM KALAN SEVİNÇ
    Büyümesini engellediğim bir çocuk vardı içimde. Sevgi dolu her bakışın, ılık bir öpüşün ardına takılmak isterdi. Engelledim her defasında. Nefretten uzak, mantık oyunlarında habersiz bir dünyada yaşardı, duygularını canlı tutarak.
    Gözlerini aşkla açtı ve aşk serin bir esintiyle bütün varlığını sardı. Bütün benliğimle bu değişimi onayladım ve kendimi büyülü yakınlaşmaya ekledim. Kaygısız bir mutlulukla çocukluk yıllarıma döndüm.
    Papatyalar içinde hiç bitmeyen oyunlar başladı, diye sevinç coşkusunu yaşarken, aşk geldiği gibi gitti. Mutluluk için özgürlüğe kanat çırpışlar harikalar ülkesinde yarım kaldı. Dünyayla beraber yıllarca sürecek bir ölüme sürüklenme süreci başladı ve karanlık her şeyin üzerini kapladı.
    Elimdeki sevimli oyuncaklar, birer canavara dönüşerek ardıma takılıyordu. Ben kaçtıkça onlar kovalıyordu. Bunların geçmişten kopan birer anı olduğunu geç olmadan anlıyordum.
    Beni çevreleyen duvarlar, önce daralıyor sonra şeytana dönüşerek, koruyucu kırmızı zümrüt kanatlı meleklerimi kovalıyordu. Bunların yalnızlığımın ruhumu sıkıştırmasından kaynaklandığını biliyordum.
    Dinlediğim masallardaki korkunç yaratıklar, gerçek olup dünyama doluyorlardı. Ben korkudan tir tir titrerken, birer cadı olup karşımda, çığlıklarla karışık kahkahalar atıyordu. Kulaklarımı tıkadıkça, beynimde uğultuya dönüşüyordu. Bunların sessizliğin ruhumdaki dayanılmaz yansıması olduğunu biliyordum.
    Çiçekli ve kuşların ötüştüğü bahçelerle çevrili kentler kurulup yıkılıyordu. Her enkazın altında bir parçam kalıyordu. Bütün bunlar, bir türlü ulaşamadığım hayallerim ve yaşadığım hayal kırıklıklarıydı.
    Günler, aylar, yıllar birbirini kovaladı. Anılarım, yalnızlığım, sessizlik ve hayallerim, bazen bir kâbus olup beni boğdu, bazen de keskin bir kılıç olup kalbime saplandı. Sonunda her şeye rağmen yaşamayı öğrenerek büyüdüm. Ve biliyorum ki, aşk acısı içimdeki aşkı olgunlaştırdı.


    SUSMA YÜREĞİM
    Susma yüreğim söyle. Onu beklerken ayazda köpekler gibi tir tir titrediğini, sonbahar yağmurunda ıslandığını, uslanmadan bir daha ıslandığını söyle. İnadına inadına onu beklediğini; ama her seferinde gelmediğini söyle. Söyle ki, emeklerini nasıl hiçe saydığını herkes bilsin. Çektiğin cefayı bir bir söyle.
    Susma yüreğim cevapla. Sessiz ve uzun ve yalnız gecelerde acının hangi tonlarını gördün ve kim sana tanık oldu? Özgürlüğünü, yaşama coşkunu, deli ırmak gibi akışını kim engelledi? Hepsini cevapla, küçük bir ayrıntıyı bile atlama. Kim seni hoyratça kullanıp bir köşeye attı? Susma yüreğim, korkma, hepsine cevap ver. Kim kanattı seni, lime lime sana kıyan kim? Sıcaklığını, kızgın bir volkan olan cesaretini kim söndürdü?
    Susma yüreğim anlat. Onun için delice çırpınışını, çocukluk sevinçlerini geçmişten koparıp getirişini anlat. Anlat ki, gerçekler gün yüzüne çıksın. Ona nasıl gönül verdiğini, bir şafak vakti ona giderken sele nasıl kapıldığını anlat. Alev alev, kor kor yandığın ayrılık zamanlarını anlat. Sabahı beklerken nasıl çiğ tanesine dönüştüğünü anlat. Sonra buharlaşarak yağmur olduğunu ve dudaklarına düştüğünü anlat.
    Susma yüreğim konuş. Ismarlama bir sevgiyle değil, tüm zamanları kapsayan bir aşkla tutulduğunu konuş. Gözlerinden gönlüne akmak için verdiğin çabayı konuş. Konuş ki, hiçbir şey gizli kalmasın. Aşkını çiçekler gibi paslı saksılarda soldurmadığını, en gizli ve özel bahçende yaşattığını konuş. Düşlerinde unutulduğunu ve hayallerdeki yalnızlığını da ekle.
    Susma yüreğim haykır. Sana nasıl umut verdiğini haykır; buna rağmen ona olan ihtiraslı aşkını haykır. Haykır ki, o da bütün gerçeği anlasın. Karşısına geç ve verdiği ama çabucak unuttuğu sözlerin hepsini haykırarak hatırlat. Kavuşma hevesinin hıçkırıkların arasında kalışını haykır. Yaşanmamış hayalleri ve yaşanacak anıları toplayıp gittiğini ve seni öldürücü anılarla yalnız bıraktığını haykır. Geleceğini söylediği ama hiç gelmediği seher vaktinde hep beklediğini ve hep bekleyeceğini haykır.
    Susma yüreğim ağla. Sevip de sevildiğini sandığına ama gerçekte sevilmediğine ağla. Zamansız ihanetlere ağla. Aşka inanmayanların ağlanacak hallerine ağla. Ağla ki, içindeki zehir akıp gitsin. Onun için harcadığın zamana ağla. Yok olan güvenine, ebediyen yeni aşklara kapılarını kapattığına ağla. Sevincin, neşenin, mutluluğun ve umudun seni bırakıp yerine hüzün, keder, mutsuzluk ve umutsuzluk bıraktığına ağla. Kaybettiğin aşka ağla.


    SEN GİDECEKTİN
    Yalnızlıktan ve senden yana şikayetim yok. Kimseyi suçladığım da yok. Ortada bir suçlu varsa, o da benim. Mevsimsiz açan çiçeklerin yaşama olasılığı yoktur. Ben de sana zamansız tutulmuştum. Bir gün çekip gideceğini, bir kuş gibi avuçlarımda uçup gideceğini biliyordum. Buna rağmen kendimi akışına kaptırdım ve seninle beraber aktım.
    İkimiz aynı atmosferde, aynı havayı soluyorduk. Sen mutlulukla dolarken, ben boğuluyordum. Sen gidecektin, ben kalacaktım. Acılar, yalnızlık ve hasret bana kalacaktı.
    Benimleyken sensizliği yaşamaya başlamıştım. Ellerin avuçlarımdayken hasretin en yoğun halini yaşıyordum. Gözlerine dalarken, her defasında kendimi yalnızlık kıyısında buluyordum. Gidecektin çünkü. Bunu bir ben biliyordum, bir de ben biliyordum.
    Yaptıklarımızın, yaşadıklarımızın sonradan birer kâbus olacağını bildiğim için seninle yaşadığım her an acı veriyordu yüreğime. Geleceğimizle ilgili hayallerim başlamadan donuyordu. Yalnızlığa gömülüyordum çoğu zaman.
    Çok erken gelmiştin ve çok çabuk gidecektin. Ama sen gideceğinden habersizdin. Benimle olan mutluluğunu yaşıyordun. Seninleyken acılarımı yüreğimde saklamaya çalışıyordum; ama yine de yüzüme yansıyordu. Her defasında, “Neden düşüncelisin? Neden üzgün görünüyorsun?” diye soruyordun. Ben de hep aynı sebepleri sıralıyordum: Hastayım, yorgunum, uykusuzum...
    Günler geçip giderken, benden de bir şeyleri koparıp alıyordu. Karşı koyamıyordum, yalnızlığa.
    Ve acı ayrılık gelip çatmıştı. Vedalaşıyorduk. “Çok kısa bir ayrılık, tekrar döneceğim,” diyordun ve döneceğine yürekten inanıyordun. Ben ise “bekleyeceğim,” diyordum, biliyordum ki, dönmeyeceksin.
    Bir veda öpücüğü kondurdun yanağıma.
    Ve gittin; ama bir daha dönmedin.



    BUGÜN DOĞUM GÜNÜN
    On dokuz ay mı oldu seni görmeyeli, yoksa on dokuz yıl mı? Unuttum sana ve bana dair hesapları, günleri... yalnızca bugünü unutmadım, doğum gününü...
    Ne çok oldu seni görmeyeli, ne çok özledim seni, burcu burcu kokan nefesini, nağme gibi hoş sesini... Ve gözlerindeki gülüşü...
    Daha dün gibi aklımda, seninle kutladığımız doğum günün. Sürpriz yapmıştım, şaşırtmıştım seni; çünkü doğduğun günü bildiğimi bilmiyordun.
    Onca yıl geçti aradan, hiç ihmal etmedim ve her yıl sen olmadan da doğum gününü kutladım. Bir sonrakini seninle kutlamayı umut etmeyi de ihmal etmedim. Sana dair ve geri geleceğine dair umudum hiç tükenmedi.
    Karşımda oturuyormuşsun gibi hayal ediyorum seni. Gözlerimdeki yalnızlık yok oluyor böylece.
    Uzun yıllara rağmen hayallerim hâlâ taptaze duruyor, anılarımla beraber... Her zamanki güzelliğinle düşlerimi süslemeye devam ediyorsun.
    Zaman öyle çabuk geçiyor ki, yılların hesabını unuttum. Her sabah sensizliğin acısıyla uyanmaya öyle alıştım ki, yüreğim başka acı tanımadı, başka aşka kanat çırpmadı, başka ırmaklarda akmadı. Kışa öyle alıştı ki, ilkbaharın tadını unuttu.
    Mumları tek tek diziyorum pastaya. Her yıl aynı mumları yakıyorum; çünkü bunlara senin nefesinin sıcaklığı sinmiş ve sayıları hep aynı. Sen gittiğinden beri hayalimde hep aynı kaldın, büyümedin çünkü.
    Aynı yere oturuyorum, senin de yerini almanı bekliyorum. Yoksun ve gelmeyeceksin; ama hayal etmek bile beni heyecanlandırmaya yetiyor.
    Razı değil gönlüm sensizliğe; fakat çaresizlikten katlanıyor. Seninle kutladığımız doğum gününün bir tekrarını yapıyorum her yıl. Kim bilir, şimdi sen nerede ve kiminle kaçıncı doğum gününü kutluyorsun?
    Tadını çıkarmalıyım bu kutlamanın. Gözlerimi usulca kapatıyorum. Bir dilek diliyorum senin adına; ama seni diliyorum. Zaten yıllardır aynı şeyi diledim, seni istedim hep. Sonra mumları söndürüyorum, yeniden karanlıklara boğuluyorum, dünyamdaki karanlık kapılar ardına dek açılıyor.

    SEN YOKSUN
    Anılara karışır sensizlik. Hayallere sığınıyorum umuda tutunarak. Bu bin yıllık, bu koca şehir hayallerimi taşıyamıyor ve caddeleriyle, sokaklarıyla boğuyor beni. Okyanuslara yelken açmak istiyorum, sensizlik duygusunun yok olduğu yere doğru. Ama sokak aralarında kayboluyorum. Bir yol bulup kaçmak istiyorum; ama kaçamıyorum.
    Huzur veren bir müzik gibi dinlediğim sözlerin şimdi hüzünlü, biraz da uğultulu bir şarkı gibi beynimin tam ortasında çalıyor. “Durdurun şu şarkıyı,” diye haykırıyorum; ama sesimi duyan yok. Başımı rüzgarlarda savurmak veya duvarlara vurmak istiyorum. İçimde yükselen başka bir sese yoğunlaşmak istiyorum; ama yapamıyorum.
    Yatağa uzanıyorum usulca. Gözlerimi kapatır kapatmaz başka bir alemin kapıları açılıyor. Elmastan saraylar, yakuttan köşkler kuruluyor. Sen kraliçe tahtındasın, başındaki pırlantadan tacınla... Gözlerine bakıyorum ve sonsuz bir yolculuk başlıyor gözlerinde. Durup seninle konuşmak istiyorum; ama konuşamıyorum.
    Seni unutup yaşama dönmek istiyorum. Hayatımdan çıktığın gibi benliğimde, belleğimde, bedenimde, geçmişimde ve geleceğimden de çıkmanı, beni benimle bırakmanı istiyorum. Bir anlığına dahi olsa seni unutmak istiyorum; ama unutamıyorum.
    Sana benzeyen on binlerce yüz görüyorum. Hepsinde seni ve sana ait izler buluyorum. Biriyle senin boşalttığın yeri doldurmak istiyorum. Ve sana en çok benzeyen birine sımsıkı sarılıyorum sevebilmek için; ama sevemiyorum.
    Hep seni anlatıyorum. Takıntılı bir hal oldu bende. İpek saçlarını anlatıyorum. Karanlık karası gözlerini onlarca kez tekrar ediyorum. Ürkek bir ceylanı andıran bakışlarını da ekliyorum. Beni bütün bunlardan mahrum ettiğini yani çekip gittiğini de en sona bırakıyorum. Senin hayalini ve sensizliği içimde saklamak için susmak istiyorum; ama susamıyorum.
    Düşlerime dalıyorsun bazen. Ben bir liman gibi seni kıyıda bekliyorum. Sen bir gemi gibi bana yaklaşıyorsun. Tam dokunacakken fırtına seni alıp uzaklara sürüklüyor. Dokunamıyorum. Geride kalan birkaç gözyaşın avuçlarımda birikiyor. Bir şeyler anlatıyorsun uzakta, sesin kopuk kopuk geliyor. Kelimeleri bir araya getirip dediklerini anlamaya çabalıyorum; ama anlayamıyorum.

    .ALINTIDIR.

  • #2
    gulcinnnnn - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    09.Mayıs.2009
    Nereden
    İSTANBUL BOSTANCI artık izmir :(
    Mesajlar
    8,706
    @gulcinnnnn







    paylasım ıcın teşekkürler

  • #3
    Ayşe Turan BAL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    27.Şubat.2009
    Nereden
    Türkiye'nin kalbinden
    Mesajlar
    12,566
    @Ayşe Turan BAL







    Rica ederim, çok acıklı bir mektup

  • YORUM BIRAKMAK İÇİN ÜYE OLMALISINIZ !

    ÜYE OLMAK İÇİN TIKLA

    Benzer Konular

    1. haber mektupları
      Konu Sahibi turkuazkreş Forum GÜNLÜK PLAN ÖRNEKLERİ
      Cevap: 0
      Son Mesaj : 27.Kasım.2011, 17:33
    2. Aşk Mektupları 4
      Konu Sahibi Ayşe Turan BAL Forum AŞK&SEVGİ
      Cevap: 0
      Son Mesaj : 29.Kasım.2009, 02:46
    3. Aşk Mektupları 3
      Konu Sahibi Ayşe Turan BAL Forum AŞK&SEVGİ
      Cevap: 0
      Son Mesaj : 29.Kasım.2009, 02:43
    4. Aşk Mektupları 1
      Konu Sahibi Ayşe Turan BAL Forum AŞK&SEVGİ
      Cevap: 0
      Son Mesaj : 29.Kasım.2009, 02:41
    5. Michelangelo’nun Seçilmiş Mektupları-Michelangelo
      Konu Sahibi Meltem YANIKOĞLU Forum KİTAP-DERGİ
      Cevap: 0
      Son Mesaj : 20.Eylül.2009, 15:21

    Yetkileriniz

    • Konu Acma Yetkiniz Yok
    • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
    • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
    • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
    •  

    Giriş

    Facebook ile Baglan Giriş