Anne babalara yol gösterici olacağını düşündüğüm yazıyı paylaşmak istedim.

Bir çok anne babanın kaygı duyduğu başlıca konulardan biridir okul başarısı konusu. Günümüz dünyasının hayat şartlarını düşünürsek endişe etmekte çok da haksız sayılmazlar.
Rekabetin hayatın her alanında olması, insanları sürekli ”seçilen, tercih edilen insan” olmak zorunda bırakıyor. Bu bağlamda düşünüldüğünde anne babalar için çocuğunun geleceğinin parlak olması diğer bir değişle iyi bir hayata sahip olmasının tek yolunun sadece iyi bir eğitim alması olduğu düşünülüyor. Aileler varını yoğunu özel okullara, kurslara, özel hocalara harcamaktan çekinmiyorlar.

Eğitimin insan hayatındaki önemi yadsınamaz fakat iyi bir gelecek için tek başına yeterli midir?? Ya da soruyu başka bir sekilde sorarsak okul başarısı iyi bir gelecek için tek anahtar mıdır ?

Toplumda şöyle bir algı oluştu;
Sanki okul başarısı yüksek olan çocuğun ileride çok mutlu bir hayat sürmesi garanti ya da cümleyi tersine çevirecek olursak okulda başarısız olan notları düşük olan çocuğun hayatı ziyan olucak şeklinde.
Benim bir psikolog olarak katılmadığım nokta budur. Her insanın güçlü ve zayıf yönleri vardır. Bu yönlerimiz bazı alanlarda bizi başarılı kılarken; bazı alanlarda başarısız olmamıza sebep olur. Örneğin; bir insanın güçlü yönünün yaratıcılık, zayıf yönünün ise güvenilirlik olduğunu düşünelim. Yaratıcılık ve insanların algısını manipüle etme yeteneği gerektiren reklamcılık işinde başarılı olabilecekken, istikrar ve güvenilirlik gerektiren bankacılık işinde başarısız olması çok da şaşırtıcı sayılmaz.

” Bir çocuğun okul başarısı kötü bir öğrenci olması onun hayat başarısını etkilemez fakat bir çocuğun kendini sevmemesi, kendine güvenmemesi onun bütün hayatını olabilecek en olumsuz şekilde etkiler. ”
Notları kötü olan öğrenci eğer ailesi ya da öğretmenleri tarafından sürekli eleştiriliyorsa ya da başarılı olan arkadaşlarıyla kıyaslanıyorsa, bu durum çocuğun kendisini kötü, başarısız biri ya da sevilmeyen bir insan gibi hissetmesine sebep olabilir. Yani ” kendisine olan inancını kırmış olabilir. ” Böyle durumlarda psikolog ya da rehberlik öğretmeni yardımıyla çocuğun kendisini başarılı hissedeceği bir alanın keşfedilmesi ve o alanda kendini geliştirmeye teşvik edilmesi çocuğun özgüveni açısından çok önemlidir.

Kendisinin başarısız olduğu gerçeğiyle sürekli yüz yüze gelmiş bir çocuğun kendisine olan güveni çok olumsuz etkilenir. Bu durum sosyal ilişkilerine de yansır ve yetişkinlik yıllarında kendisiyle mutsuz bir insana dönüşebilir ya da sosyal fobi geliştirebilir.
Böyle sonuçların doğmaması için çocuğun başarısız olduğu durumlarda paniğe kapılmak, çocuğa baskı yapmak ve ona kendini kötü hissettirmek yerine; onun kendisini daha iyi ifade edebileceği bir alan bulmaya yardımcı olmak gereklidir.
Bu sayede çocuk başarı duygusuyla tanışmış olacak ve kendisini daha sevilebilir, daha çekici ve daha mutlu hissedebilecektir. Ayrıca hissedilen olumlu duygu hali çocuğun okul başarısını da olumlu yönde etkileyebilir.

Sonuç olarak; okul başarısı mutlu, doyumlu bir hayatın tek anahtarı değildir. Mutlu bir yetişkin olabilmenin en önemli yolu kendiyle barışık bir insan olmaktan geçer. Karakter özelliklerinin 2-6 yaş arasında kazanıldığı düşünülürse bu konuda ailenin bilinçli olması çok önemli bir konudur.

Kaynak